3 Aralık 2010

YENİ YILDA ÇOCUĞUNUZA EN GÜZEL HEDİYE MONAMİ'DEN



Yeni yıl geliyor ve büyükler kadar çocukların da hediye alma heyecanı başlıyor. Özellikle çocuklara alınacak hediyenin özenle seçilmesi gerekiyor. Onların gelişimini olumlu yönde etkilemek istiyorsanız, alacağınız hediyeleri çok uzaklarda aramayın. Türkiye distribütörlüğünü Şark Gülü Kırtasiye'nin yaptığı ve yıllardır dünya çocuklarının en sevdiği markalardan biri olan Monami pastel boyalar ve seriye yeni katılan kuru boyalar ile yeni yılda hem çocuğunuzu sevindirin hem de çocuğunuz, kendi yaptığı resimlerle sizi sevindirsin...


Monami'den resim yapmayı sevdiren rengârenk yeni kuru boyalar...


Monami serilerine yeni katılan kuru boyalar, çocukların resim yaparak hayal dünyalarının genişlemesine ve el becerilerinin artmasına yardımcı oluyor. Kısa ve uzun tüp olmak üzere farklı ambalajlarda, 12 ve 24'lü renk seçenekleri ile satışa sunulan kuru boyalar, kağıdı yıpratmadan kolayca kullanılıyor. Monami kuru boyalar'ın uç kırılmasına karşı dirençli özel yapıştırma sistemi sayesinde, çocuğunuz uzun süre resim yapmanın keyfini çıkartacak. Kağıt üzerinde daha baskın görünen yüksek kalitede parlak ve canlı renklere sahip kuru boyalar, okul öncesi ve sonrası çocuklarınız için önemli bir gelişim araçlarından biri olma özelliği taşıyor.


Monami'nin pastel boyaları ile renkli hayaller...


Pratik kullanımı ve canlı renkleri ile çocukların ilk tercihi olan Monami pastel boyalar, diğer boya malzemelerine göre daha kapatıcı olma özelliği taşıyor. Monami pastel boyalar 12, 16, 18, 24, 36 ve 48 renk içeren karton ve plastik çantalı ambalaj seçenekleri ile çocukların hayallerine renk katıyor. Ucu açılan ve son derece sağlam olan pastel boyalar, düşürüldüğünde çatlamıyor ya da kırılmıyor. İz ve leke bırakmama özelliği ile de temizlenmesinde zorluk yaşanmıyor. Kağıt üzerinde rahatça kayan Monami pastel boyalar ile çocuklar resim yapmaktan zevk alıyor. Çocukların el becerilerinin ve zekalarının gelişimine yardımcı olan pastel boyalar, sanata olan ilginin de artmasına yardımcı oluyor.


Monami boyalar zararlı kimyasallar içermiyor...


Hiçbir zararlı madde içermeyen Monami marka pastel ve kuru boyalar, boya yaparken ellerini ağızlarına götüren küçük çocuklar için herhangi bir tehdit oluşturmuyor. Çocukların güvenle oynayabilmeleri için zararlı olmayan maddelerden üretilen pastel ve kuru boyalar ile çocuklarınız, yeni yılda yeni resimlere imza atacak...


http://www.sarkgulu.com/
Müge AKAY Duygu ÖZKAN
Müşteri Direktörü Müşteri Temsilcisi
Med Partners Halkla İlişkiler Med Partners Halkla İlişkiler
Tel: (0216) 577 41 41 Tel: (0216) 577 41 41
mt@medpartnersreklam.com pr@medpartnersreklam.com


22 Kasım 2010

A.M.İ.N'cilerin buluşması:)

Evetttt bayram postunu saymazsak uzun bir aradan sonra merhaba, aslında yazmayı özlemişim, blogumu özlemişim,eskisi gibi blog takip etmeyide özlemişim ama bu sefer söz vermeyeceğim oluruna bırakacağım bakalım inşş devamı gelir.Sanırım burada hiç söz etmedim facebook da yazmıştım zaten ne olduysa facede takılmaya başladıktan sonra oldu orada paylaşır oldum her bişeyi blogu ihmal ettim,hadi bakalım devamı gelir inş.Ne diyecektim ben ya şu çenemde bir düşük bir düşük başladı mı susmaz hiç:P
Oğlum Enes bildiğiniz gibi futbol oynuyordu ve Ramazan da Bolu spor a genç taklımına transfer oldu ve artık bizimle yaşamıyor okulada orada devam ediyor on beş günde bir gelip bir akşam kalıp dönüyor oda İstanbul tarafında maçları varsa yani oğlumu erken yaşta gurbete yolladım:( zorlandık halada zoruma gidiyor onsuz olmak, onun orada yalnız başına olduğunu bilmek ne bilim yaa içimi acıtıyor işte,ama geleceği için iyi olacaksa hayırlısı olsun diyorum yapacak bişey yok.Bayram öncesi cumartesi günü geldi ve bayramın ikinci günü sabahtan döndü idmanları vardı ve tatil olduğu halde oğluma doyamadım.bu ara İst da maçlarıda yok bakalım ne zaman gelecek bir daha:(


Klasik bir bayram geçirdim ilk gün yine çok kötüydü tabi babamsız bayramları artık hiç sevmiyorum onun olmadığını bilmek, onu görememek içimi çok yakıyor, içim acıyor helede öyle özel günlerde:(,Annemin gözünü yaşlı görünce,babam olmadığı için bakımsız kalan bahçelerimizi görünce vs.uzar da gider bu saydıklarım,Rabbim mekanını cennnet eylesin bizlerede orada kavuşmayı nasip etsin inş.aminn.

Bayram ziyaretlerinin ardından,bu dokuz günlük tatilide fırsat bilerek küçük oğluşumla baş başa iki gün geçirdik ne istediyse yaptık birlikte.Önce buz patenine gittik ana oğul biraz kaydık düşe kalka ben sonra trübüne geçip onu izledim o düştüğünde ben güldüm ,ben güldükçe o bana kızdı,sonunçta çok mutlu oldu.


Sinemaya gitmeye karar verdik ve yanımıza arkadaşı Nilsu'yu da alarak düştük yollara,internetten bakıpda gittik güya bayram dolayısı ile alışveriş merkezi kapalıydı ve bizde o arada fuar alanında bulunan göl kenarına gittik ve Nilsu ve ömer gölde yunuslara binerek gezdiler.Ardından sinema açılınca gördükkü winsklap çocuk filmi kalkmıştı ,internet sayfalarını yenilmemişler bir güzel uyarımı yaptım şikayetimi yaptım ve haliyle onlar çizgi filme giremeyince benimde izlemeyi çok istediğim newyorkta beş minare de  güme gitti tabi.





Sonrasında yemeklerini yediler ,dondurmalarını da yiyip doğru jetonlu oyuncaklara...




İstedikleri kadar bindiler jetonlu oyuncaklara keyiflerince bir gün geçirdiler her ne kadar sinema istekleri olmasada...


Uzaktan kumandalı bir helikopteri var küçük beyimizin geçen yıldan itibaren kutusunda duruyordu bozulacak diye doğru düzgün hiç uçurmadı neyseki bayramda sahile gidip de uçuralım anne deyince kırarmıyım oğluşumu,onun emrine amdeydim dedim ya:P Ne mutlu oldu ne mutlu,hatta bir ara etrafında toplanan küçüğünden büyüğüne bir sürü insanı görünce "meşhur oldum ,meşhur oldum" deyip sevindi:P




Daha sonrada arkadaşı Emre ile birlikte parkta doyasınca eğlendiler, oynadılar, zıpladılar, kaydılar...






Sıra geldi konu başlığımızda yazdığı gibi A.M.İ.N cilere:)


Önce A.M.İ.N  ne demek onu açıklayalım bakalım,farkındayım bu post çok uzadı ama neyse ayda yılda bir gelip yazınca coştumda coştum işte affola artık:)

A(arzu blogtan takip eden sonrasındada çok sevdiğim görüşüp tanıştığımız çokk mükemmel Arzum'cum olar kendileri) M(ben deniz olarım namı değer MUKO)  İ (ise İlkay blogların prensesi, kraliçesi, namı değer çatı katı) N (ise benim uyuzcum olup blogların sıcacık, içten, cana yakın,çok sosyete :P bir nazan (kalderavolkan) olar kendileride) Facede çok güzel bir gurubumuz oluşunca nazan uydurdu bu ismide isim anası kendileri olur yanim:) A.M.İ.N  güzel dimi gurubumuzun adı?:)


Taaa temmmuzda ilk olarak Arzu'umcuma gittik Gebze'ye tabii bize katılamayan İlkay oldu bir tek, biz onsuzda çokk güzel bir gün geçirdik arzumcumda:)

Sonrasında da yine bu gurup bana geldi tabiii tahmin ettiğiniz gibi İlkayımız yoktu yine gelemedi.Bu bululşmayı okumak isterseniz buyrun burada.İlkay artık bu buluşmayada gelmezse olmayacaktı ve teşrif ettiler aramıza saolsun kendileri:P Ve yine Gebzeye Arzum'cuma gittik mütihiş eğlenceli saatler geçirdik,çenem ağrıdı gülerken.



Hediyelerin içinde boğulduk resmen o anlar çok güzeldi herkes birbirine hediyeler almış,her yer paketlerle doldu süperdi kısacası.Tekrar tek tek teşekkür ederim kıslarr iyi ki varsınız iyi ki sizi tanımışım.Sizi seviyorum...


Mükemmel bir masa masanın üzerinde yok yokk ne ararsanız vardı ellerine sağlık Arzu'cum harikaydı herşey yaptığın ikramlıklar ev sahibeliğin, süperdin sen yaa:)





Herbirimizn elinde bir fotoğraf makinası  ve bende bu kareyi yakaldım hehehe çok hoş demi:P
Aynı kadroyla tekrar bir araya gelmek istiyorum kıslarr haberiniz olaaaaaaaaa:)



16 Kasım 2010

BABAMSIZ BEN



Bir bayram sabahı uyandığında,elini öpeceği bir babası olmayanların...

Bir bayram daha,bir bayram daha...
Artık uyandığı bütün bayram sabahlarında babasını göremeyecek olanların...
Geceyarılarında,kan-ter içinde,bir gül gibi susuzluktan kurumak üzereyken uyandığında,bir bardak su gibi delice özlediği babasını bir daha asl...a göremeyecek olduğunu farkedip,yatağının bir köşesine sızanların...
Gidip bir mezar başında, saatlerce,çocuklar gibi ağlayanların...
Kara gözlü,fidan gibi,korkusuz,adam gibi adam,babam!...
Mert olmayı,insan olmayı,adaletli olmayı öğrendiğim,düşlerimin kahramanı,babam!...
Ömrünü,adam gibi "evlad" yetiştirmeye adamış,çileli adam,babam...
Artık,bayram sabahları,bayram sabahı değil...
Eş-dost ziyaretleri,avuntudan başka birşey değil...
Hayat fani,bayramlar baki..Bilirim...
Çocuklarımızın bizi özleyeceği bayramlar baki kalsın,yeter.
Değil mi aslan babam?


TÜM İSLAM ALEMİNİN VE SİZ OKUYAN YORUM YAPAN YAPMAYAN HERKESİN BAYRAMI KUTLU OLSUN...

17 Ekim 2010

Sergilerim ve piknikler...



Merhaba arkadaşlar,bundan önceki postta geçmişte kalan ama paylaşmak istediklerimle ilgili bol fotoğraflı bir post yazacağımı söylemiştim dimi ama çok erken günceleyebildim blogumu mahcubum eskisi gibi değilim ya hiç istek yok içimde ama eskisi gibi güncelleyebilmek için zorlayacam kendimi inş.Sırasıyla fotoğrafları düzenledim ama bir saatimi aldı ya yüzlerece fotoğrafın içinden secip görücüye çıkanları ayıklamak:P Neyse üstteki fotoğraflar ilk sergimin olduğu gurubuma ait öğrencilere sertifika verdiğim güne ait,alttaki fotoğraflar ise ilk sergime ait hiç dikiş bilmeyen öğrencilerim dönem sonunda yaptıkları diktiklerini sergiledikleri kıyafetlerden görüntüler...








Bundan sonrasıda yine ikinci gurubuma ait yine hiç dikiş bilmeyen öğrenclerimin emekleri ve diktikleri güzel kıyafetler...







Öğrencilerimle, hoca arkadaşlarımla çok güzel vakit geçirdiğimizin fotoğraf karelerien yansımış şekli...





Sergilerden sonra dinlenmek bütün bir yılın yorgunluğunu atmak öğrenci ve hoca arkadaşlarımızla yapılan pikniğe ait fotolar bunlarda...
Çok eğlenceli bir gündü,güne kahvaltı ile başladık ardından gezdik daha sonra mangal yaktık,ip atladık top oynadık halay çektik müthiş eğlenceli bir gündü ....







Piknik alanı Gebze'de Osman Hamdi Bey Müzesinin bahçesindeydi müzeyi gezerken rahat durmadık tabii gizli gizli yasak olan bölgeye girip foto çekildik hoca arkadaşlarla:)



Sahilde gezdik, güldük, kahkalar eşilğinde pikniği bitirdik...




Bu seferde hoca arkadaşlarla bir veda yemeğine ait fotoğraflar var sırada,yemek ardından eğlence yine çok güzel bir geceydi...








 
Aşağıdaki fotoğraflar ise her yıl sonunda yapılan genel sergiye ait,35 kurs merkezinden toplanan kıyafetler içinde giyim bölümüne 17 kıyafet asıldı ve bunlardan üçü benim kursiyerlerime aitti buda çok mutlu etti beni...
Sergideki görevimiz bitincekafa dengi hoca arkadaşlarımızla çok eğlenceli bir gün geçirdik...






 

Yine ikinci bir piknik ama bu sefer genel merkezin düzenledği tüm hoca , idareciler ve çalışanlara ait oldukça kalabalık bir piknikti,sezonu bu piknikle kapadık,yine çok güzel ve eğlenceliydi...








Yeni sezonda çalışmaya başladım üç ay aradan sonra iki hafta geride kaldı bile,biraz yorucu bu günler kırk öğrencim var her biriş ile tek ilgilenmek biraz yorucu oluyor ama getirisi çok güzel olacak inş...Geçen yıl ki başarı oranım yüzde doksan  bu benim için çok onur verici bir durum ilk yılımda böyle güzel bir başarı elde etmek harika bir duygu,darısı bu seneyede inşallah...

8 Ağustos 2010

yemek masası örtüsü,ranır ve amerikan servisi


Yemek masasında ki bu şıklığı sizde kendi masanızda görmek isterseniz sadece bana ulaşmanız yeterli olacaktır mümkün olduğunca istenilen renklerde yapabilirim.Msa örtüsü dertsiz simli bir kumaştan ranır ve amerikan servisi ise siyah deriden yaptım. Kızkardeşime yaptığım bir takım bu.





Masanın görünüşü




Amerikan servisi  ve peçeteler



Peçete halkaları renk seçeneği bolduristeğe göre yapılır müracat benim mail adresim...

2 Ağustos 2010

SON HAVADİSLER VE YENİ BLOGUM...

   Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba,çalışmaya başladıktan sonra ne kadar da az günceller oldum blogumu vakitsizlik mi ihmalkârlı mı ne derseniz deyin.Bir kerede ara verildi mi eskisi gibi yazasımda gelmiyor açıkçası.ama bu süreçte neler oldu neler.Çok başarılı iki sergi geçirdim ve övgü dolu sözlerle takdir edilmek harika bir duygu heleki benim için ilk yılım ve sergiler benim bir nevi sınavımdı ve bunu başarılı atlatmak süper..Ardından genel sergi orada da 36 kurs merkezinden her branştan ürünler sergilendi ve giyim bölümünde 17 kıyafetin içinde üçü benim kursiyerlerime aitti heleki bu daha büyük bir başarıydı benim için.


   Ardından veda yemekleri veda piknikleri derken 30 haziranda noktaladım ilk iş yılımı ve kısmetse Ekim ayında tekrar başlıyacağım tabiki talep olursa.Yani şu anda bende tatildeyim ve çalışmıyorum.


    İş hayatına tat,l dolayısı ile ara verir vermez kızkardeşimin düğün hazırlıkları ile boğuştum 20 gün boyunca.Bir sürü dikilecek şey var dı ve beni bekliyordu doğal olarak.Annem sürekli "hadi kızım yetişmeyecek sonra sıkışacaksın" demesine rağmen ben her zamn yaptığım gibi işlerimi son ana bıraktım.Yetişmedi mi ?Yetişti fakat şaftım kaydı nerdeyse:P


    Nikahda oldu bitti ve harika bir nikah ve kına gecesi oldu kızkardeşim çok güzel bir gelin olduve bende artık dinleniyorum:)


     Bu anlattıklarıma dair ileriki günlerde fotoğraflı postlar yazarım inş.


     Şimdi gelelim ikinci konumuza yazının başlığından anlaşıldığı gibi yeni blog açtım yemek blogu.Bunca yemek sitesi ve yemek blogu varken böyle bir blog açmaya cesaret edebildim ya şaşıyorum kendime açıkçası.Gerçi elimde oldukça fazla arşivim var lazım olur diye sürekli fotoğra makinası elimde olur mutfaktayken ve yemek sitelerinde de paylaşıyordum bazılarını hele bir sitede 51 tarifim var ki neden bana ait blogum olmasın dedim  dedimde baklaım sürdürebilecekmiyim neyse bismillah deyip sizi şöyle alsak efenim http://yasamasebeplerim2.blogspot.com/ ne dersiniz?

20 Haziran 2010

ÇOK ÖZLEDİM BE BABAM!!


Bugün yine özleminin deli sancısı sardı yüreğimi, yokluğun buz gibi içimi acıttı. Ne yapsam dolduramıyorum yokluğunu, ne çok isterdim şimdi yanımda olmanı, kızım diyerek saçlarımı okşamanı, göğsüne yaslanıp ağlamayı...

Ama yoksun baba yoksun,Kiminle konuşayım, kime anlatayım derdimi, sevincimi, kim anlar beni baba söyle kim anlar? Kim ...nasihat eder, kim savaşır benim için senin gibi?

Yok baba, öyle biri yok bu sanki sadece babalara özgü birşey.

Biliyor musun geçen gün bir baba kız gördüm, belli ki tartışıyorlardı, babası kızına nasihat edip birşeyler anlatmaya çalışıyor, fakat kızın gözü hiçbirşeyi görmüyordu, sürekli söylenip duruyordu. O adamın gözlerinde acı gördüm hem de yüreğinin derinliklerinden gelen bir acı ve o gözlerde seni buldum baba, senin bana birşeyleri anlatmaya çalışırken ne kadar haklı olduğunu gösteren bakışların vardı orada ama kız babasının gözlerindeki bu yalvarışı göremedi ve dönüp arkasını koşar adımlarla uzaklaştı. Adam ağladı baba kızı için ağladı kız bunu da göremedi.Ben o zaman yine çok özledim seni ve bir an için o kızın yerinde olmak istedim, çünkü onu kıskandım babası var diye babası onun için çabalıyor diye.

Yoksun işte!Bir yıl daha geçti sensiz, ben hala sensizim, Tek tesellim çocuklarım. Şimdi yanımızda olsaydın onları ne çok severdin değil mi baba?!İşte ben yine anlattım içimde biriktirdiklerimi duyuyorsun biliyorum, sende beni özledin biliyorum!Ve tek birşeyi unutma baba kızın ne kadar büyümüş olursa olsun o yine de senin minik kuzun,

 Seni  Çok Seviyorum BABAM....


alıntı

19 Mayıs 2010

İNSAN İSTERSE YAPAR !!


      Yıllar önce bir seminerde dinlediğim bu hikaye beni çok etkilemiş ve hedeflerime ulaşmak için bana önder olmuştu bu kız,adı Safure,aşağıdaki yazıyı sıkılmadan okursanız sizde onun hikayesini öğrenmiş olursunuz.Semineri veren; kişisel gelişim ve NLP uzmanı Oğuz Saygın'dı çok verimli seminerleri var bir şekilde tesadüf ederseniz mutlaka katılın derim ve bu hikayesinin geçtiği kitabını bir arkadaşıma hediye ettiğim için kitabın ismini hatırlayamıyorum şimdi,fakat nette gezinirken bu hikayeye rastlyaınca paylaşmadan edemedim.
    Şimdi ki gençlere bakıyorum da benim oğlum da dahil tabiki,hiç bir hedefleri hiç bir gayeleri yok ,nasılsa her istedikleri oluyor bulundukları ortam rahat nasılsa, herşey güllük gülistanlık ya hep böyle gidecek sanıyorlar,oysaki bilmiyorlar ki hayatın hep toz pembe olmadığını,off neyse ben susayım yoksa yazdıkça yazarım bu konuda dertliyim çünkü:(


Ulusal bir radyoda program yaptığım dönemde canlı yayına bir genç kız katıldı. Onunla aramızda şu konuşmalar geçti:


“İsmin neydi?”
“Safure Aksoy”
“Nerden arıyorsun?”
“Burdur’un Elsazı köyünden arıyorum hocam”


Çok güzel konuşuyordu. Ailesi ortaokula göndermemiş, ama kendisi okulu dışarıdan bitirmişti. Benimle görüştüğü sırada açık liseyi okuyordu ve üniversiteyi kazanmak istiyordu.“Bir hedefin var mıydı Safure?”


“Evet, hocam, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirip yazar ve şair olmak istiyorum. Ben de sizin yaptıklarınıza benzer şeyler yapmak ; seminerler vermek, kişisel gelişim kitapları ve insanların motivasyonunu artıracak şiirler yazmak istiyorum.Bunun için çalışıyorum hocam”. Bunları yaparken model olarak beni aldığını , notlar çıkardığını, duygu ve düşünce yapımı öğrenmeye çalıştığını anlatıyordu. Bir zamanlar yaşamış olduğum sıkıntılarla kendi yaşadığı şeyler arasında bağlantı kuruyordu.

Zor şartlar altında yaşayan, birçok imkandan mahrum kalan bir köylü kızının beni model alarak hedeflerine ulaşmak istemesi çok hoşuma gitmişti. Bu konuşmalardan sonra ondan bana mektup yazmasını istedim ve ondan mektupları alınca yazdıklarının inanılmaz derecede güzel olduğunu gördüm.




Burdur’da bir seminer verecektim. Burdur’a gitmeden önce Elsazı Köyü’ne uğrayarak Safure ile görüşmeye karar verdim. Beni Antalya’da havaalanında karşılayan Sıtkı Aslanhan’la beraber Elsazı Köyü’ne gittik. Safure’nin küçük mütevazı bir evde oturan, son derece fakir bir ailesi vardı.


Safure Aksoy beni karşısında görünce çok şaşırdı ve sevindi. Oradaki hayatını anlattı; sabahtan akşama kadar tarlalarda çalışıyordu. Bahçelerindeki ceviz ağacını göstererek kimseyle paylaşamadıklarını onunla paylaşabildiğini söyledi.

Sonra yüksek bir tepeyi işaret ederek,
“Hocam, küçüklüğümde o tepeye çıkıp hayallerimi yazdım.” dedi.



İnanılmaz bir kızdı, kartal bakışları vardı, hedefine odaklanmıştı, duyusal farkındalığı son derece gelişmişti. Kendisinin, Türkiye’nin en iyi şairlerinden veya yazarlarından biri olacağına inanıyordu. Yeteneklerinin farkındaydı ve bu doğrultuda olaylardan sonuçlar çıkarma becerisine sahipti.


O akşam seminerim olduğunu ve seminer sırasında konuşabileceğini söyledim. Çünkü Oğuz Saygın yaparsa o da yapabilirdi. Seminer sırasında Safure’yi çağırdım ve o çok güzel bir konuşma yaptı. Son cümlesi ise şuydu:


“Köylüyüm, ama başaracağım”.


Bu söz herkesi etkilemişti. Büyük Başarı Dershanesi’nin sahibi Ertuğrul Bey her türlü imkanı sağlamaya hazır olduğunu ve dershanesinin kapısının bu kıza açık olduğunu söyledi. Bu olayın ardından Safure Isparta’da Büyük Başarı Dershanesi’ne gitmeye başladı. Günde 14 saat süren ders çalışma mesaisi, hiç alt yapısı olmadığı için ona yeterli olmadı ve o sene kazanamadı, ama vazgeçmedi. Ertesi yıl için yine günde 14 saatlik bir çalışma temposunu sürdürerek, sınava girdi ve sınavların açıklandığı gün bana telefon edip, “Hocam kazandım, kazandım!” dedi. O kadar sevinmiştim ki kendisine,


“Nereyi kazandın Safure?” diye sordum ve o da bana sevinçle;
“Tek tercihim olan Süleyman Demirel Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandım” dedi
SAFURE’NİN ŞİİRİ:

İnsan İsterse Yapar
Bu bir başlangıç; yolları dönemeç ve inişli çıkışlı biliyorum.
Biliyorum, benim şansım ellerden daha az.
Biliyorum, herkesin gönlünde bahar, bendeki mevsim yaz.
Sustuğum her yerde konuşan bir şeyler var.
Işıklı kalemim, beyaz sayfalar…
Sokak başında bir ceviz ağacı…
Parmak uçlarımdan fışkıran acı…
Buz gibi odalarda soluk lambalar…
Sustuğum her yerde konuşan bir şeyler var.
Işıklı kalemim, beyaz sayfalar…
Biliyorum, çok büyük hayallerim var.
Fikirlerim geniş, imkanlarım dar.
Olmayacak gibi benimkisi,
Düşlerim sayfalara sığmayacak gibi.
Bir acayip sevda benimkisi,
Duvarlara topraklara kazıdığım,
Daha çocukluğumda bir tepeye yazdığım
Bir acayip sevda benimkisi.
Ulaşılması zor bir sevda.
Hep yalnızım sanıyordum,ama hiç yalnız değilim.
Çünkü sustuğum her yerde konuşan bir şeyler var.
Zamanı haykıran masa saati…
Duvar takviminden düşen yapraklar…
Sustuğum her yerde konuşan bir şeyler var.
Ve bir gün herkesin sustuğu yerde konuşan biri var.
Ellerinde koca bir bahçe ve yemyeşil bir bahar…
Çevresinde ona koşan insanlar…
Ben de gittim ve dedim ki:
“Hocam, hayallerim var!”
Ulaşmak mümkün değil, imkanlarım dar.
Yaparsın dedi bana, insan istedi mi yapar.
Çok değildi olmak istediğim,
Ya bir şair ya bir yazar.
Bu bir başlangıçtı, yollar düzeldi birden.
Odalar sıcaktı, parlaktı lambalar.
Ben yazdıkça açıldı sayfalar,
Bak işte başardım hocam.
Ve işte bendeki mevsim de bahar…
İnsan istedi mi, insan istedi mi mutlaka yapar.

27 Nisan 2010

Sergi ve Nazan'ım



Merhaba,bu sıra blog arkadaşlarıma pek vakit ayıramıyorum,okuyorum bir çoğunuzu fakat yorum yazamıyorum inş eski aktfiliğime dönerim kısa sürede.
Ko-mek(kocaeli meslek edindirme kursları) te her yıl düzenli olarak yapılan 23 nisan sergisinde bu yıl ki konu çocuğun dünyasına yolculuk idi ve sergide bir değişiklik yapılarak bu yıl benim görev yerim olan gebzede yapıldı.Ve haliyle sorumluluğumuz büyüktü gebze çalışanları olarak.Bana düşen görev ise serginin asılışı ve açılış gününde olmak üzere ki asılış aşaması oldukça yorucuydu.Tam 36 kurs merkezinin el sanatları bölümünden gelen o güzelim oyuncakları ve eşyaları düzgün bir şekilde sermek sabahın dokuzundan akşamın dokuzuna dek sürdüki gerçekten çok yorucuydu.Akşam eve geldiğimde ayaklarımın üzerien basamaıyordum resmen.Ama sonucun mükemmel olduğunu görmek tüm yorgunluğumuza değdiğini düşündürdü.



Yukarıda gördüğünüz İbiş ile zeliş sınıf çalışması ve alttaki çocuk elbiseleri ve pamuk prenses kostümü kursiyerlerime ait...





Yine yukarıda gördüğünüz resimlerde ko-mek te resim öğretmenliği yapan kızkardeşimin kursiyerlerine ait...










Yukarıda ki ve aşağıdaki fotoğraflarda sergiden genel görünüş gelen konuklarımız ve biz çok beğendik her ürün ayrı ayrı çok güzeldi siz ne dersiniz?







Veee günün süprizi beni cuma gününden arayarak kuzenlerinin gebzede olduğunu serginin tam olarak yerini öğrenmek istediğini söyledi meğer asıl amacı bana süpriz yapmakmış ve tabii ben durakta konuştuğum için ne dedğini doğru düzgün anlamadım,cumartesi günü görevli olmadığımı hatta yolumun uzun olduğunu yoksa gelip kuzenleriyle tanışmak isteyebileceğimi ama 45 dklık yolu çekemiyeceğimi söyleyince süprizinide batırmış oldum açıkçası.ertesi gün tekrar iletişime geçince kendisininde gebzede olduğunu hatta sergi yerine çok yakın olduğunu söyleyince dururmuyum tabi atladım otobüse gittimm ve o çokk cana yakın, çok sıcak, çokk güzel nazan hanımcığımla tanışmak süper oldu bence bir saatlik zaman açıkçası bana yetmedi ama inşallah tekrarlıyacaz bu buluşmayı sanaldan edindiğim arkadaşlıklarım konusunda bir kez daha yanılmadığımı görmek çok güzeldi açıkçası...

15 Nisan 2010

BÖ2010,KURSİYERLERİMİN DİKTİKLERİ...




Evet görüldüğü üzere bende blog ödülleri yarışmasındayım.Tamamen bir tesadüf eseri gördüğüm bu yarışmaya benim blogumu almazlar ama şansımı deneyelim bakalım diyerek hiç bir iddidam yokken katıldım ve şu an yarışacak bloglar arasında ,aile blogları kategorisinde yarışıyorum efenimm duyurulur,oy vermek isteyenler resme tıklayıp üye olup bloguma oy verebilirler tabiki isterseniz çünkü hiç bir iddiam yok ,ne kadar güzel bloglar var benim yazım dilimde o kadar iyi değil farkındayım ama sırf iş olsun diye girdim öylesine fakat oy verirsenizde hayır demem yani:)



Aşağıdaki fotoğraflarda görünen kıyafetler ise on altı ve yirmi beş yaş aralığında ki kursiyerlerim tarafından dikilenlerden bazı örnekler.Bu kursiyerlerim ilk başladıklarında sadece dört ay önce makinada düz dikiş bile yapamıyorlardı,dikilenleri gördükçe çok mutlu oluyorum,bir şeyler öğretebilmek karşılığını çok güzel diktiklerini görerek almak çok güzel bir duygu. aşağıdakiler fotoğraflayabildiklerimden bazıları sadece....