27 Nisan 2009

23 Nisanın Ardından



Kocaeli büyükşehir belediyesinin 23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı dolayısı ile düzenlediği şenliklere katıldık çok güzel geçti, üç gün boyunca Ömer Talha çok eğlendi,hafta sonu yapılacak olan satranç turnuvasıda şenliklerle aynı yerde olunca çok güzel oldu.Şenlikler İzmit Seka Parkta yapıldı.
Cuma akşamı rep gurubu Ceza'nın konseri olduğunu duyunca Ömer'i durdurmak ne mümkün abimiz evde oturdu ana oğul biz rep konserine gittik :D
Hatta giderken yolda kuzenimle konuşuyoruz; genç delikanlı oğlum evde ben yaşlı bir bayeenn olarak rock konserine gidiyorum şeklinde konuşup gülüştük,sonra Ömer dayanabilirmi meğer ben yanlış demişim "anne sende bişey bilmiyorsun rock değil rep gurubu o" diyerek bu konuda ne kadar bilgisiz olduğumu göstermiş oldu beyimiz:P
O geceye ait fotoğraflarımı yok çünkü pc çöktü ve fotoğraflarda gitmiş oldu böylece...






İlk gördüğümüz zıp zıplarda aldık soluğu,bir saat boyunca sıra gelmesini bekledik,bekledik bekledik...





Beklediğimize değdi,o kahkahaları görülmeye değerdi,sevinç çığlıkları,her seferinde daha yukarıya zıplama isteği,beklediğimiz bir saati unutturdu...



Parktaki oyuncaklarda oynadı,kuleye çıkıp "en büyükkkkkkkkkk Türkiye" diye bağırdı,uçağın etrafında koşturdu durdu,güzel manzarası olan köprüde annesinin isteği ile poz verdi...




Koşmaktan,bayırlarda yuvarlanmaktan yorulan iki ufaklık çimenlere yatıp dinlendiler....



Lalelerin içinde şekilden şekile girdi...



Satranç İl Temsilciliğimizin faaliyet programında yer alan ve bu yıl Makina Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesinin desteği ile ikincisi düzenlenen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Satranç Turnuvası yapıldı. 10 - 14- 18 Yaş altı olmak üzere üç kategoride yapılan turnuvada 206 sporcu yarıştı.
Ömer derece elde edemedi fakat yaptığı sekiz maçın dördünü kazandı,toplamda kaçıncı oldu bilmiyorum ödül törenin beklemedik çünkü...





Dün yine aynı yerde olunca,yeniden zıp zıpa bindi zıpladı durdu,arkadaşları ile çimlerde koşturdu,finali sağanak yağmurla yaptık ve evimize döndük

24 Nisan 2009

Medineyi Ağlatan Ezan




Allah Resûlü hasta yatağında soğuk terler döküyor. Hazreti Aişe’nin gözü yaşlı, Hazreti Ebu Bekr’in başı yerde, Kainatın Efendisi ebedi yolculuğun eşiğinde son nefeslerini sayıyor. Medine soluk almadan bekliyor.

Buruk yürekler, endişeli bakışlar ve köşelerde sessiz sessiz akıtılan göz yaşları… Tek istenilen şey, bir haber. Habibin sıhhat haberi. Fakat Alemlerin Rabbi daha fazla uzatmayacaktır dünya gurbetini Habibinin. Ahmedi’nin yüreğini daha üzmeyecektir bu çöllerde.

İşte son an… son nefes… ve Habibin dudaklarından dökülen son söz: “Er’rafiku-l a’la! Er’rafiku-l a’la!” “ Yüce dost! Yüce dost!”

Kainatın Sevgilisi ulaşıyor dostuna

Ezan vaktidir. Resûlullah’ın yokluğundaki ilk gecenin sabahı. Bilal elini kulağına götürmek için hazırlanıyor. Mukaddes daveti duyuracak. Lakin yüreği yanıyor. Yanık sesi, yanık yüreğiyle hepten hüzne bürünmüş başlıyor ezan-ı Muhammedi. Ve tam “Eşhedü enne Muhammederrasûlullah…” derken bir hıçkırık kopuveriyor Bilal’in ciğerlerinden. Bilal ağlıyor, sahabeler ağlıyor. Dalga dalga hüznüyle yayılıyor gülbang-ı Ahmedî. Peygamber müezzini ezanı güçlükle bitirebiliyor.

Medine… Peygamber şehri. Hiç böyle görmemişti bu şehri Bilal. Her bir taşından göz yaşı damlıyordu sanki. İşte bu sokaklardan yürümüştü Allah Resûlü. Bu mescitte oturmuştu. Şu kütüktü yaslanıp da hutbe okuduğu. Mübarek ayaklarının değdiği toprak bu topraktı. O’nun gül kokusu sinmişti bu yerlere. Medine O’nu bulduğu gün can bulmuştu. Ama şimdi o yoktu bu şehirde. Her zerresine hasretini nakşedip göçüp gitmişti işte. Bilal Medine’de duramazdı artık. Baktığı her yönde O’nun hatırasının canlandığı, yüreğine hicran ateşleri yağdıran bu şehirde kalamazdı. Hasretini bağrına basıp Şam’a gitti. Aradan seneler geçti. Medine peygambersiz, ezanlar Bilalsiz seneler geçti. Halife defalarca Bilal’i Medine’ye çağırdı. Tüm ısrarlara rağmen peygamber müezzini kabul etmedi bu davetleri.

Fakat bir gece Efendimiz (sav) rüyasına geldi Hazret-i Bilal’in. Allah Resûlü (sav) nurlar içinde ona bakıyor, sitemvâri bir tavırla: “Ne zamandır beldemize uğramaz oldun Ya Bilal!” diyordu. Ertesi sabah Bilal, emri alan asker gibi fırladı. Derhal Medine yollarına koyuldu. Bilal’in ne sıcakta pişen vücudu ne uzayan yollara bakan gözleri vardı. Hissettiği tek şey kalbindeki tarifsiz sızıydı. Özleten, ağlatan, yandıran bir sızı.

Günlerce süren yolculuğun ardından Bilal, sevgilisini gömdüğü hicran şehrine ayaklarını basıyordu işte. Ve o gün Medine bir zamanlar çok iyi tanıdığı bir sesle açıyordu gözlerini sabaha. Sesi duyan daha iyi işitebilmek için kapılara koşuyordu. Sokaklara dökülen insanlar heyecan içinde birbirlerine tek bir şeyi haber veriyordu. “Bilal gelmiş! Seneler sonra Bilal Medine’ye dönmüş.” Kalpler sanki yerinden çıkacaktı. Sokaklarda kadınlar, çocuklar… Medine böyle bir şey görmemişti. Bütün şehir mescide akıyordu. Onlar bu sesi hep peygamber hayattayken duymuşlardı. Bu sesi işitip de gittiklerinde mescide Allah Resûlü’nün o mübarek yüzünü görmüşlerdi yıllarca. Peki ya şimdi? İşte bu ses Bilal’in sesiydi. Yoksa Muhammed Mustafa (sav) , kainatın biricik sevgilisi şimdi de mescitte miydi? Birisi deseydi ki: “Evet, Peygamberimiz (sav) mescitte, müminleri namaza bekliyor.” Şüphesiz buna inanmayan kalmayacaktı. Bir anda çağlayan hisler o koskoca hakikati unutturuvermişti. Allah Resûlü artık aralarında yoktu ve dönmesi de mümkün değildi. İşte o dem herkes koyuverdi kendini. Genç, ihtiyar, kadın, çocuk herkes herkes ağlıyordu. Her şey ortadaydı. Bu ses bu semalarda Muhammed Aleyhisselamsızdı.

Bilal de yüreğinin yangınlarına su serpiyordu gözyaşlarıyla. O da ağlıyordu.

Hıçkırıklara karışan bu ezan bütün Medine’yi ağlatmıştı. Bu Hazret-i Bilal’in okuduğu son ezanı oldu. Şam’a döndükten bir süre sonra o da Hakk’ın rahmetine ulaştı.

16 Nisan 2009

Sorunun Cevabı ve Ödüllerim...




http://mukonungunlugu.blogspot.com/2009/03/bir-soru.html,burada bir soru sormuştum,bu yakışıklı bey ne yapıyor sizce demiştim,işte sorumuzun cevabı fotoğraflarda...





Annesinin ayakları üzerinde uçuyor beyefendi,uçuyormuş Ömer beyimizin yorumuyla,istediği zaman "anne beni uçururmusun" diye dolanır ayaklarımın dibinde,fotoğraflarda o anlardan çekilmiş...





Benim de ödülüm var hemde ödüllerim...
Sevgili arkadaşım http://annelerimizvemelekleri.blogcu.com/
Efe paşamın annesi annecik:http://efepasam.blogspot.com/
ve canım arkideşim Beyhan'cım:http://narishinsandigindan.blogspot.com/
Beni buödüle layık görmüşlerr kendilerine çokk ama çokk teşekkür ediyorum.

Bu ödülü kabul etmem icin 3 kural yazilmasi gerekiyormus..
1. bana ödül veren kisinin blogunu yazmak
2. bana verilen ödülü 7 arkadasima vermem gerekiyormus..
3. ödül gönderdigim arkadaslara haber vermem gerekiyormus..

Ben bu aralar pek bloglara bakamadığım için bu ödülü kimler almış kimler almamış takip de edemediğim için, tek tek isim belirtmeden blog listemde yer alıp bu ödülü almamış tüm arkadaşlarıma gönderiyorum...

14 Nisan 2009

U15 ŞAMPİYONASI VE HEDİYELERİM.



Enes'in oynadığı futbol takımı Kocaeli'yi temsil ediceklerdi u15 Türkiye futbol şampiyonasında.10 gün önce Kütahya'ya gittiler altı futbol takımını eleyerek Kütahya'da ki guruptan şampiyon olarak döndüler ve Türkiye'de yirmi dört takım arasında yer almayı başardılar...Yani çeyrek finaldeler.



Fotoğraflarda o günlere ait ve Demirspor'un başarısı yerel gazetelerde bayağı ses getirdi...



Bu gün de Bolu'ya gittiler,işleri artık çok zor guruplarında güçlü takımlar var Beşiktaş'ın alt yapısı gibi.Eğer bu guruptan başrı ile çıkabilirlerse Türkiye'de dört takım arasında yer alıcaklar,inşaallahhhh.



Canım arkadaşım annelik heyacanı sarmış olan http://zehraninevi.blogspot.com/ Zehra'cım bana çok güzel hediyeler ve kart gönderdi,kendisine buradan çokk teşekkür ediyorum ve bebişinin cinsiyeti belli olunca kendi ellerimle hazırlıyacağım hediye pakatini de göndermek için sabırsızlandığımı bilmeni istiyorum canım...

10 Nisan 2009

Kalp kırmak

Gereksiz yere insanlar neden kırarlarki birbirlerini,helede sebepsiz yereyse,helede bir çocuğun lafına bakıp da,o çocuğu kendi oğlumdan hiç ayırmadığım halde.
Bu acılı günlerimde beni o kadar üzdülerki,sonradan üzüldüğümede üzüldüm çünkü değmiyecek kişiler için üzülmemeyi öğrenmiştim oysaki,Ama rabbime havale ediyorum rabbim herşeyi gören bilen duyan, nasılsa bu dünyanın ötesi de var.
Orada heseplaşırız hiç sorun değil,sadece günahımı alırsın en fazla başkada bişey yapamazsın.
Canımı yakanın canını yakmak istedim belkide yaptım çünkü içimde tutamadım bende söylendim ,hiç haketmediğim söylemediğim yapmadığım şeylerle itham edildim,bundan kötüsü var mı ya var mı?
****
Büyük bir bardağa su koydular,
Suyun içine de bir bardak.
Keskin nişancıları çağırdılar,
Dıştaki kırılmadan içteki vurulacak.
Kimse başaramadı bunu.
Silaha sarılanların boynu vuruldu.
Baktılar ki silah tutan kalmayacak.
Hocaya koştular ''Bu iş ne olacak''
Hoca dedi ''Bu bir temsildir,
O silahla vurulacak,
Bardak içindeki bardak:
En büyük suç olan, kalp kırmak.''
''İnsana Yakışan odur ki,
Bundan uzak durmak. Çünkü:
Kabe'yi yıkmaktan daha kötü,
İnsanın kalbini kırmak''

6 Nisan 2009

Bir gün buluşmak üzere babam...


Kendi gibi; ölümü de çok güzel oldu, cenazesi de...Bu sözü başkasından duysam ne diyor ki bu derdim sanırım,insan nasıl ölümün güzelinden söz edebilirdi ki diye düşünürdüm.Ama Rabbim bize yaşattı ölümün de güzelini.
**
Son iki buçuk aydır hergün babamla birlikteydim çok şükür bu konuda hiç pişmanlığım yok iyi ki gitmişim, iyiki de yanında olmuşum.Hastanede yattığı 23 gün boyunca öğlen yanına gidip gece dönüyorduk üç kızkardeşimle birlikte,taki görevliler tarafından hastaneden çıkarılana dek.İşlerimizi bırakıyoruz çocukları ihmal ediyoruz diyede sıkılırdı yapmayın böyle derdi.Ama bir gün anneme demiş ki "kızlarımı hergün görmeye çok alıştım çok hoşuma gidiyor,ama sakın onlara söyleme sonra yatak yorganlarını buraya sererler de gitmezler "...
**
Babamla aramız çok iyiydi,arkadaştan öteydik,güzellik adına ne varsa ondan öğrendik,hatta eşimle paylaşmadığım konuları babamla paylaşırdım,her konuda destekçim di.Hep eli arkamdaydı.Beni liseyi bitirme konusunda hep teşvik etti,hatta üniversite sınavına girmem için bu yaz beni dershaneye gönderecekti,ama kısmet olmadı,kaç yaşına gelirsek gelelim hep arkamızdaydı.36 yaşındayım değil bir tokat, bir acı sözünü duymadım ben babamın. Belki öyle bir baba olsaydı bu kadar acımazdı yüreğim, bu kadar özlemezdim babamı.Gün geçtikçe acısı daha da oturuyor özlemi daha da çok artıyor.
**
Son iki güne kadar abdestini alıp namazını kıldı,iki büklüm olur yinede ayakta niyet ederdi bir rekat iki rakat ama kılardı kılabildiği kadar,o acısı ile çoraplarını bile çıkartamamıza izin vermez kendisi yapardı her işini.Hastaneden çıktıktan sonraki 20 gün boyunca hiç sesini duymadık hiç bağırmasına şahit olmadık ki hastaneye yatmadan önce sesli ağlardı acısından,sonrda acısı hafilediği zaman Rabbimden özür dilerdi sesli ağladığı için.Hep uyudu son 20 gün, bebek gibi annem onu kaldırır zorla bir iki bişeyler yedirir yatardı tekrar.Rabbim onu uyuttu acı çektirmedi çok şükür.
Son gün bir gariplik olduğu belliydi bakışları boş boştu bize bakıyor gibi ama bakmıyordu aslında.Bilinci yerinde mi değil mi diye kontrol etmek için yanına gittiğimde "babam ben geldim" dedim o haliyle bile bana "hoşgeldin" dedi.Bu kadar nezaketli bir babam vardı benim.
**
15 gün önce gece 1.30 da vefat etti hepimizin yanında.Altındaki bezini değişmek için üç kişi zor kaldırdığımız babam(son iki gün) aralıklarla birden doğrulup "oraya gidecem" diyordu,gözlerini tavana dikip bakıyor bakıyor gülümseyip tekrar yatıyordu.Yine bir ara birden doğruldu ve doğrulurken "melekler" dedi güldü ve yattı. yarım saat öncesi babaanemi kapıda gördü "annecim" dedi o ana kadar boş bakıyordu ama babaanneme annecim derken bilinçliydi.Annemin kucağında, bizim ellerimiz de, babaannemin gözü önünde, gözlerini tavana dikti güldü güldü ve kuş gibi nefesini teslim etti.
**
Rabbim ayetlerinin tecellesini yaşamıştık ,
Vakıa suresi :
83.
Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize!
84.
Oysa siz o zaman bakıp durursunuz.
85.
Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz.

90, 91.
Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, "Selam sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!" denir
.
**
Ve biliyorum ki babamın gülmesinde ki sır bu ayette gizli,eminmi ki babam çok iyi yerlerde.Cenazesinin kalabalıklığı halen dillerden düşmüyor.Belediye başkanından hamalına kadar her kesimden insanın olması onun herkesi makam meki gözetmeden sevmesi ve ayırım yapmamasından kaynaklanıyor.
**
Babammmmmmm bir gün buluşmak üzere hoşçakal...

***

Başsağlığı ve sabır dileyen tüm arkadaşlarıma çok teşkkürler...