24 Nisan 2009

Medineyi Ağlatan Ezan




Allah Resûlü hasta yatağında soğuk terler döküyor. Hazreti Aişe’nin gözü yaşlı, Hazreti Ebu Bekr’in başı yerde, Kainatın Efendisi ebedi yolculuğun eşiğinde son nefeslerini sayıyor. Medine soluk almadan bekliyor.

Buruk yürekler, endişeli bakışlar ve köşelerde sessiz sessiz akıtılan göz yaşları… Tek istenilen şey, bir haber. Habibin sıhhat haberi. Fakat Alemlerin Rabbi daha fazla uzatmayacaktır dünya gurbetini Habibinin. Ahmedi’nin yüreğini daha üzmeyecektir bu çöllerde.

İşte son an… son nefes… ve Habibin dudaklarından dökülen son söz: “Er’rafiku-l a’la! Er’rafiku-l a’la!” “ Yüce dost! Yüce dost!”

Kainatın Sevgilisi ulaşıyor dostuna

Ezan vaktidir. Resûlullah’ın yokluğundaki ilk gecenin sabahı. Bilal elini kulağına götürmek için hazırlanıyor. Mukaddes daveti duyuracak. Lakin yüreği yanıyor. Yanık sesi, yanık yüreğiyle hepten hüzne bürünmüş başlıyor ezan-ı Muhammedi. Ve tam “Eşhedü enne Muhammederrasûlullah…” derken bir hıçkırık kopuveriyor Bilal’in ciğerlerinden. Bilal ağlıyor, sahabeler ağlıyor. Dalga dalga hüznüyle yayılıyor gülbang-ı Ahmedî. Peygamber müezzini ezanı güçlükle bitirebiliyor.

Medine… Peygamber şehri. Hiç böyle görmemişti bu şehri Bilal. Her bir taşından göz yaşı damlıyordu sanki. İşte bu sokaklardan yürümüştü Allah Resûlü. Bu mescitte oturmuştu. Şu kütüktü yaslanıp da hutbe okuduğu. Mübarek ayaklarının değdiği toprak bu topraktı. O’nun gül kokusu sinmişti bu yerlere. Medine O’nu bulduğu gün can bulmuştu. Ama şimdi o yoktu bu şehirde. Her zerresine hasretini nakşedip göçüp gitmişti işte. Bilal Medine’de duramazdı artık. Baktığı her yönde O’nun hatırasının canlandığı, yüreğine hicran ateşleri yağdıran bu şehirde kalamazdı. Hasretini bağrına basıp Şam’a gitti. Aradan seneler geçti. Medine peygambersiz, ezanlar Bilalsiz seneler geçti. Halife defalarca Bilal’i Medine’ye çağırdı. Tüm ısrarlara rağmen peygamber müezzini kabul etmedi bu davetleri.

Fakat bir gece Efendimiz (sav) rüyasına geldi Hazret-i Bilal’in. Allah Resûlü (sav) nurlar içinde ona bakıyor, sitemvâri bir tavırla: “Ne zamandır beldemize uğramaz oldun Ya Bilal!” diyordu. Ertesi sabah Bilal, emri alan asker gibi fırladı. Derhal Medine yollarına koyuldu. Bilal’in ne sıcakta pişen vücudu ne uzayan yollara bakan gözleri vardı. Hissettiği tek şey kalbindeki tarifsiz sızıydı. Özleten, ağlatan, yandıran bir sızı.

Günlerce süren yolculuğun ardından Bilal, sevgilisini gömdüğü hicran şehrine ayaklarını basıyordu işte. Ve o gün Medine bir zamanlar çok iyi tanıdığı bir sesle açıyordu gözlerini sabaha. Sesi duyan daha iyi işitebilmek için kapılara koşuyordu. Sokaklara dökülen insanlar heyecan içinde birbirlerine tek bir şeyi haber veriyordu. “Bilal gelmiş! Seneler sonra Bilal Medine’ye dönmüş.” Kalpler sanki yerinden çıkacaktı. Sokaklarda kadınlar, çocuklar… Medine böyle bir şey görmemişti. Bütün şehir mescide akıyordu. Onlar bu sesi hep peygamber hayattayken duymuşlardı. Bu sesi işitip de gittiklerinde mescide Allah Resûlü’nün o mübarek yüzünü görmüşlerdi yıllarca. Peki ya şimdi? İşte bu ses Bilal’in sesiydi. Yoksa Muhammed Mustafa (sav) , kainatın biricik sevgilisi şimdi de mescitte miydi? Birisi deseydi ki: “Evet, Peygamberimiz (sav) mescitte, müminleri namaza bekliyor.” Şüphesiz buna inanmayan kalmayacaktı. Bir anda çağlayan hisler o koskoca hakikati unutturuvermişti. Allah Resûlü artık aralarında yoktu ve dönmesi de mümkün değildi. İşte o dem herkes koyuverdi kendini. Genç, ihtiyar, kadın, çocuk herkes herkes ağlıyordu. Her şey ortadaydı. Bu ses bu semalarda Muhammed Aleyhisselamsızdı.

Bilal de yüreğinin yangınlarına su serpiyordu gözyaşlarıyla. O da ağlıyordu.

Hıçkırıklara karışan bu ezan bütün Medine’yi ağlatmıştı. Bu Hazret-i Bilal’in okuduğu son ezanı oldu. Şam’a döndükten bir süre sonra o da Hakk’ın rahmetine ulaştı.

6 yorum:

  1. canım çok güzel ve duygulu,
    ordaki insanların duygularını anlama mümkün bile değil ama okurken gözyaşlarıma engel olamadım kaldıki ordakiler...

    yüreğine sağlık canımmmm...

    YanıtlaSil
  2. benı bıle sadece okuması duygulandırmaya yettı
    yasayanlar ıcın nasıl bır duygu selıdır o oyle rabbım yasayanların seffatıne naıl etsın bızı ...

    YanıtlaSil
  3. daha öncede sevgili seldada okumuştum ne kadar güzel teşekkü rederim eline sağlık sevgiler

    YanıtlaSil
  4. çok güzel bir yazı yayınlamışsın,teşekkürler canım.
    öpüyorum,sevgileeer...

    YanıtlaSil
  5. çok duygulandım..sanki oradaydım..içim yandı....

    paylaşımın için teşekkürler canım...

    YanıtlaSil
  6. s.a hayırlı günler diliyorum
    çok güzel bir konuya değinmişsiniz teşekkür edeiyorum ve geçen gün okuduğum ve çok hoşuma giden bu yazıyıda sizlerle paylaşayım istedim

    Vakit gecenin derinliğinde demleniyor şimdi ..
    Siyahlar içinde yer gök ,
    Sokaklar sessiz ...
    Ve siyah çiğ taneleri düşüyor gözlerinden , günahtan kararmış yüreğime ...

    Tenim siyahi değil belki , tenim kimseyi rahatsız etmiyor ..
    Peki ya yüreğim ...
    Uykusuz kaldığım siyah gecelerde , gözlerimi yakan siyahi yüreğim ..

    Ya Bilal ,

    Bedeni siyahlar içinde olan,
    Ve ama yüreği yıldızlardanda parlak zat !..

    Siyah Gülüm ...

    Hangi kelimelerle anlatabilirim ki acizliğimi ?
    Hangi kelime seni anlatmaya muktedir ki ?
    Senden asırlar sonrasında .
    Ve dahi seni bile bile , Senden öte O'nu bile bile ,
    Terketmişken bedenimi siyahi boşluklara ,
    Yüzüm yok bir harf bile söylemeye
    ..
    ama yok kimsem ... O'ndan başka ,
    O'nun dostlarından başka kimsem yok derdimi söylemeye ..

    Ey siyah gül !..

    Gül'e dost oldun , Gül'ün kokusunu duydun ,
    Bedenin taşlarla zulmedilip, yüreğin satın alınmak istenirken ,

    Ehad ! dedin , daha da yüreklendin ..

    Birkez bile isyan etmedin siyahi tenine ..
    Yüreğine sığındın her '' siyahi köle '' seslenişlerinden ..

    Çünkü AŞK vardı yüreğinde , gerçek AŞK ..

    Şimdi ben yüreğimi görmek istesem ,
    Yüreğimde ne var diye sorsam ..
    Karanlık sokaklar karşılar ancak gözlerimi,
    Lambasını yitirmiş siyahi sokaklar ..

    Ey siyah gül ! ..

    Gözlerinden dökülen siyah çiğ taneleriyle yıkasam yüreğimi ,
    Gözlerimi yıkasam , dost kabul edermisin beni ?..

    Öyle zor ki buralarda yaşamak
    Kalabalık yalnızlıklar sardı şehirleri ,
    Evlerde şeytanlar hüküm sürüyor artık ,
    Ve şeytan hiç zorlanmıyor işini yaparken !..

    Dillerde kutsal kelimeler geziniyor bolca,
    Ama gözler hep boşlukta , bedenler yalanda ...

    Kelimelerin ve dahi herşeyin Rabbine sığınırken ,
    Korkuyorum bu günlerde ey Bilal ! ...

    Ya sevmezse O beni ..
    O sevmezse sen de sevmezsin diye korkuyorum ..
    Korkudan üşümüş ellerimi tutsan , dua etsen bana ..

    Yıldızlardan parlak yüreğinle ,
    Senden asırlar sonrasında yaşayan bu acize dua etsen ...

    Şimdi gözlerimde hayalin ,
    Okunan ezanlarda sesini duymuşçasına yad ederken seni ,

    Seni seviyorum ey Bilal ,

    Gül'ü seviyorum çünkü ,

    O'nu seviyorum ..

    YanıtlaSil