23 Şubat 2009

Büyüdüğünü anladığım oğlum...

Ailemize, evliliğimizin 21.ayında katıldın doğduğun gün aklımdan çıkmayacak olan çok özel günlerden biri...
Seni kucağıma alışım, o misler gibi kokun, tarifi imkansız anlatılamaz duygular yaşattın bana.
Gün be gün büyüdüğüne şahit olmak, yavaş geçiyor gibi görünen zamanın aslında ne kadar hızlı geçtiğini görmek çok acı.
İlk kelimelerin sonra cümlelerin, ilk yürüyüşün,ilk dişlerin,anne sütü almadığın için sürekli hasta olman...
Bir buçuk yaşına kadar sürekli ayağımda uyuyuşun geceleri de dahil,uyuşan bacaklarımı azıcık araladığım da bunu uykunun en derin yerinde bile hissedişin...O günler hiç geçmiyecek gibiydi.
Ama geçiyor be oğlum sen hızla büyüyorsun bunu durdurmak zamanı geriye almayı çok isterdim...


İlkokula başladığın gün de benim için unutulmazlar arasında ,ne çok istemiştim senin okula başladığın günü görmeyi.Beni hiç üzmedin bir çok arkadaşın ağladığı halde sen büyük bir adam gibi sakin ve neşeliydin,ilk gün yanında kaldıktan sonra çok çabuk okula adapte oldun ve başarılı bir öğrencilik dönemi geçirdin...
Gün be gün büyüdüğünün bir göstergesiydi tüm bunlar.

Asıl büyüdüğünün nasıl farkına varıyorum biliyormusun annecim,bana çok acı sözler söylediğin de:( Sen bilmesen de gizli gizli senin için ağladığım da.Bir gün beni çok çıldırttığın da sana elimi kaldırığım da o elimin senin tarafından havada yakalanması anında...Ki biliyorsun ki ben sana ve kardeşine bu güne kadar hiç vurmadım Rabbim de o günü göstermesin.
Geçenlerde hastalandığın da başını dizime koyup yatışın aslında ne kadar sürtüşsekte yine aramızda bişiler olduğunu sadece sabırla beklemem gerektiğini anladım.
Biliyorum ki içinde bulunduğun bu ergenlik döneminde olduğun için aramızdaki sorunlar yaşanıyor,ama geçecek bunu biliyorum...İşte tüm acı gerçekler senin büyüdüğünü artık bir delikanlı olduğunu anlamam için çok yeterli...
*****
Canım arkadaşım ayşem mimlemiş beni çok teşekkür ediyorum Ayşe'cim,konu ise çocuklarımızın büyüdüğünü nereden anladığımız.
Şimdi ise bu konuyu kime paslayacağımda sıra seçmek gerçekten zor, şimdi doğru blog listeme bakmaya :)
gül , yamanefe , meleklerim ,nunu ,narısh haydi bakalım arkadaşlar siz neler yazacaksınız,pamuk eller klavyeye bir zahmet:)

17 Şubat 2009

Ona bir daha sarılın !


Daha önceleri babama sarılıp öpemezdim anneme de öyle,ama çok şükür ki bunu yenmeyi bildim ve bir kaç yıldır onları çok sevdiğimi hissettirebiliyor ve söyleyebiliyorum artık.Çok geç olmadan onların kıymetini değerini anlamak gerek belkide bu yazıyı herkesler biliyordur ama yine de eklemek istedim belki okumayan vardır ve belkide birilerine ders olur bu yazı...
1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz.
2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti. Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.
3 yasınızdayken size özenle yemekler hazırladı. Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.
4 yaşınızdayken elinize rengârenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.
5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.
6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda 'GITMIYCEEEEEEEM' diye ağlayarak teşekkür ettiniz.
7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini kırarak teşekkür ettiniz.
9 yaşınızdayken size dualar öğretti, siz her seferinde unutarak teşekkür ettiniz.
11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü 'Sen bizimle oturma' diyerek teşekkür ettiniz.
12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.
19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı.Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.
21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi. 'Ben senin gibi olmayacağım' diyerek teşekkür ettiniz.
22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.
25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.
30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek istedi. 'Artik bu ilkel yöntemleri bırak' diyerek teşekkür ettiniz.
40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı. 'Anne işim başımdan aşkın' diyerek teşekkür ettiniz.
50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu.Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz.
Derken bir gün..... o öldü.
O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi duştu....
VE BİR HİKAYE:
'Evin telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı.Telefondaki ses annesine aitti.Telaşlandı, korktu başlarına bir şey mi gelmişti?Annesi 'nasılsın oğlum iyi misin?' diye sordu.Oğlu şaşkın bir ifadeyle 'iyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu siz iyimisiniz?' dedi.Annesi 'biz iyiyiz bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim' dedi.Oğlu da 'anne bunun için mi aradın saat sabahın üçbuçuğu yarındakonuşabilirdik' diyince annesi de 'rahatsız mı ettim oğlum?' dedi.Oğlu 'evet anne rahatsız ettin' diyince annesi'30 sene önce sen de beni busaate rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun'
EĞER HALA SİZİNLEYSE, ŞİMDİ ONU HER ZAMANKİNDEN DAHA COK SEVİN....

15 Şubat 2009

Sevgi Ödülü





Canım arkadaşım:narıshim ,biricik dostum : selom ,tatlı kızların annesi zeynep: gülücüklerimzeynep ,tatlımı tatlı Efe'ciğin annesi: annecik ,anneler günü etkinliği sayesinde tanıştığım arkadaşım ilkay: 3prenses , adı gibi yaman olan Efe'nin annesi:yamanefe , çok ama çok tatlı olan Nazlı Berra'nın annesi: mısırpatlağı , yine çok tatlı olan Çise'nin annesi:fatma , beni bu ödüle layık görmüşler hepinize tek tek teşekkür ederim arkadaşlar beni unutmayıp bu ödüle layık gördüğünüz için...


Şimdi ise işin zor kısmı olan 7 kişiyi seçmek aslında gönül istiyorki tüm blog listemde yer alan arkadaşlarıma bu ödülü vermek fakat kuralı bozmamak gerekiyormuş.


Seçtiğim yedi arkadaşımı seçerken ödül almamış arkadaşlarıma dikkat etmeye çalıştım.


Canım ayşem ,blogtan önce forumda tanıştığım yüzyüze görme şansına sahip olduğum, hasas, iyi niyetli süper bir anne.


Bloglardan tanıdığım yavrukuşun annesi sıcaklığını hissedebildiğim hem öğretmen hemde çok güzel bir anne olduğunu düşündüğüm yasemin/.


Yine forumda tanıştığım sevgili aysun,tatlı mı tatlı ibiciğin annesi hem işkadını hem çok iyi bir anne,bir türlü tanışmak kısmet olmayan canım arkadaşım.


Bloglardan tanıdığım, yazılarını okumaya bayıldığım, yazılarını okurken kâh ağladığım, kâh kahkaha attığım incegülüm.


Yorumların da ve blogun daki yazıların da enerji doluşuna hayran olduğum çiçeği burnunda anne olmaya aday olan zehra/.


Yaptığı yemekleri büyük zevkle takip ettiğim sadece yemek tarifi değil o tarifin yanında güzel yazılarını zevkle okuduğum yine sıcaklığını hissettiren sevgili arkadaşım disal.


Ve son olarak da blog manşette kendi reklamımızı yaptığımız yine yazılarını büyük keyifle okuduğum tarifleri çok güzel olan arkadaşım zerrin.

Haydi bakalım şimdi ödülü verdiğim arkadaşları haberdar etmek kural gereği ve siz ödülü verdiğim arkadaşlarım bakalım sizler kimlere vereceksiniz bu güzel sevgi ödülünü.


Blog listemde yer alan tüm arkadaşlarım hepinizi çok seviyorum ve sizlerin yorumları benim için çok değerli.

dipnot*ben bu postu bugün yani pazartesi günü yazdım ama tarihte pazar gününü gösteriyor ayarlarda doğru tarih var ama yayınlanma tarihi yanlış niyeyse düzeltemedim bir türlü?

12 Şubat 2009

Kitap okumayı nasıl sevecek?

Ömer hiç bir şekilde kitap okumasını sevmiyor ,nasıl sevecek işin doğrusu sevecek mi onu da bilmiyorum.İkinci sınıfta olmasına rağmen hâlen çok seri değil tamam takılmadan okuyor okuduğunu da anlıyor ama kelimenin ilk hecesini görüp gerisini uyduruyor birinci sınıftan beri bu alışkanlığı değişmedi.Her kelimede böyle değil, sadece okuması zor kelimlerde ve eğerki hızlı okumaya çılışıyorsa bunu yapıyor.Kitap okumanın zevkine varamadı henüz,hep zorla hep zorla.Dün gece yine kötü bir akşamdı söylediği sözler sanki 18 yaşına gelmiş bir delikanlının özgürlük nutukları gibi.

"benim hayatıma karışamazsınız"

"sürekli benim hakkımda kararlar veriyorsunuz ve benim uygulama mı istiyorsunuz"

"siz beni hiç anlamıyorsunuz"

"beni anlamak istemiyorsunuz"

"bu kadar katı kuralları olan bir evde yaşamak çok sıkıcı"(sanki nazi kampında yaşıyor beyefendi,ki öyle çok katı kurallarımız yoktur)

"okumayı sevmiyorum ben okumak istemiyorum,ödevlerimi yaparken okuduklarım yeter bana"

"her gün zaten okulda yeterince kitap okuyorum bide evde okumak istemiyorum"

"hep kural hep kural 3-4 yaşından beri sizin kurallarınıza göre yaşıyorum"

"benim düşüncelerime siz hiç değer vermiyorsunuz"

Bu tarz konuşmalar devam etti durdu bunları da iki göz iki çeşme ağlıyarak söylüyor ne kadar konuştuysam fayda etmiyor,sürekli çizgi film izlemek, sürekli bilgisayarda bişeyler yapmak derdinde bende kapadım televizyonu ve bilgisayarı tamam dedim "daha katı kurallar olacak o halde bundan böyle benim iznim dışında tv ve pc açılmayacak" daha beter başladı ağlamaya,benimle hâlen pazarlık peşinde içinde kısa masallar olan kitabın 20 sayfalık bölümünü bitirmesini söylemiştim beyefendi "10 sayfasını okumayı kabul ediyorum tamam" demez mi,baktım iş çığrından çıkıyor o halde benimde şartım var dedim yaterken de kalan 10 sayfayı okursan kabul dedim ve anlaştık.

Okula başlamadan her gece mutlaka bir hikaye kitabını bana okuturdu okumadan asla yatmazdı ve ne çok ümitlenmiştim sevecek okumayı sanmıştım ama olmuyormuş maalesef .

Yanında bende kitap okuyorum ki görsün örnek alsın,kitap okuma saatinde zaten pc ve tv kapanıyor ama nasıl ve ne zaman kendi isteği ile okuyacak hiç bilmiyorum ve korkuyorum da açıkçası...

9 Şubat 2009

Kardeşimin Sözü...

Enes milli takım kampındayken çekilmiş fotoğraflar...
*****
Ömer'in öğretmeni yine değişti,ikinci sınıfta dördüncü öğretmen,bakalım bu öğretmenimiz nasıl biri henüz tanışmadım...Kadrolu öğretmenmiş gelen beşinci sınıfa kadar okutacakmış inş dediği gibi olur öğretmen değişmekten çocuklar harap oldu...

*****



Dün gece kızkardeşimin sözü vardı,hem istediler hemde yüzük takılıp söz yapmış olduk,hüzün dolu evimizde biraz da olsa değişik bir heyecan yaşamış olduk anlık da olsa çekilen acılar unutulur gibi oldu...

Aydanur'um Allah'ım mutluluğunuzu daim etsin inşallah...


Öteki kızkardeşim Ayşegül'ün fikri ile gelen misafirlerimize verilmek üzere hediye keseler hazırladık,kesenin içinde bir mendil ve kokulu yaprak süsler vardı,ayrıca isimlerini yazarak tarihi de ekledik ki hatıra kalsın. Üzerine nazar boncuklu süsler taktık çok güzel oldu misafirlerimiz de çok beğendi...


4 Şubat 2009

Yaşananlar...

Yiğenim Aysima'nın doğum günü vardı,oradan bir kaç kare,teyzesinin balıdır o.


Bu fotoğraflarda yine yiğenim Yahya Emin'in doğum gününden,halasının kuzusudur o...
*****
Yarı yıl tatili başladığında bu 15 gün nasıl geçecek diye düşünürken geçti gitti nerdeyse,Enes ile Ömer çok tartışıyorlar sürekli didişme halindeler Enes büyüğüm deyip kardeşine saygı duymuyor Ömer ise ben küçüğüm deyip abisine saygı duymuyor kafayı yiyecek duruma kadar getirtmeyi başardılar beni:( her gün her dk tartışma didişme olur mu ya,nasıl davranıcağımı ne yapacağımı şaşırmış durumdayım... Benimle de arası kötü yine Enesin bu günlerde,benim zaten kafam dolu her anı endişe ile geçiriyorum, zaten sabırsız biryidim hiç katlanamaz hale geldim:(
Enes dün İstanbul'a kampa gitti ve tartışarak ayrıldık,annemlere gitmem gerekiyordu ve Enesten önce çıktım evden yolda giderken resmen hıçkıra hıçkıra ağlayarak gittimm bir müddet minübüsede binmedim yürüdüm yürüdüm ağladım ağladım....Aslında hiç o kadar büyütülecek mesele değil, fakat sanırım babamın rahatsızlığından olan gerginliğim Enes'e yansıdı ve patladı... Enes cuma gecesi gelcek belki özlemiş olur da biraz sakinleşerek döner bu ayrılık biraz işe yarar inş...
Rabbim dayanma gücü ver ,Rabbim tüm hastalara şifa ver,bizi de ayırma...
*****
Sevgili arkadaşım yasenin tarafından mimlendim,ancak yazabildim canım ayrıca teşekkürler beni mimlediğin için...

En sevdiğim kelime?
babamdan duyduğum "kızım" kelimesi
En nefret ettiğim kelime?
"ayrılık"
Beni ne heyecanlandırır?
"uzun zamandır görmediğim çok sevdiğim birini aniden karşımda görmek"
Heyecanımı ne öldürür?
"heyecanlandığım şeye bağlı :P"
En sevdiğim ses?
"çocuklarımın sesleri"
En nefret ettiğim ses?
"hasta iken gelen her türlü gürültü sesi"
Hangi mesleği yapmak istemem?
"cerrah olmak istemezdim"
Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdim?
"yazma yeteneğimin olmasını isterdim,yazdığım kitapların okunmasını görmek isterdim"
Kendim olmasaydım kim olmak isterdim?
"Peygamberimiz döneminde yaşayan sahabelerden biri olmak isterdim"
Nerede yaşamak isterdim?
"Ülkemde yaşamaktan memnunum"
En önemli kusurum?
"Yüksek sesle konuşmak ve karşımdakinin iyi niyetli görüntüsüne hemen inanmak ve bana yapılan kötülükleri hemen unutmak "
Bana en fazla keyif veren kötü huyum?
"Meraklı olmak :P"
Kahramanım kim?
"Hz Muhammed ve babam"
En çok kullandığım küfür?
"salak"
Şu anki ruh halim?
"Herşeyden bıkmış,umudunu yitirmiş bir ruh hali"
Hayat felsefesini hangi slogan özetler?
"Hayatta hiç bir şey benim başıma gelmez , ben bunu kesinlikle yapmam demeyeceksin.Her an her şey olabilir. Her şey insanlar için. "
Mutluluk rüyam nedir?
"Babamın hastalığını yenmesi ve çocuklarımın iyi birer insan iyi ve örnek bir baba olduklarını görmek"
Mutsuzluğun tanımı?
"Babamı kaybetmek"
Nasıl ölmek isterdim?
"imanlı bir şekilde"
Öldüğümde cennete gidersem Allah'bana kapıda ne söylemesini isterdim?
"Yeterki cennete gideyim varsın hiç bişey demesin rabbim bana"
Bende aybike ,siyap ,http://narish/ ve selomu mimliyorum tabiki kabul ederler se...
****
videoların arasında bulduğum bu videoyu eklemeden geçemedim,gecenin bir buçuğu ve eşim başta olmak üzere yiğenim aysima ve ömerle boğuşmaları bağrışmları sonucu ,alt katta oturan dedemizin kapıya gelmesi karşısında son bulan eğlenceli gıdıklama oyunu :)


*****
dipnot*bu günlerde günün yarısından çoğunu annemlerde geçiriyorum vakit buldukça bir çok arkadaşıma uğruyorum sadece okumakla yetiniyorum,yorum yazamıyorum,inşş en kısa sürede yine süper yorumlarımla aranızdayım :P

28 Ocak 2009

Mili takım ve karneler...

Bir önce ki postta yazmıştım,Enes hakkında eveettttttttt Kocaeli ve Sakarya da on sekiz kişi içine girmeyi başardı ve haftaya İstanbul Riva'ya kampa gidiyor,orada işi çok zor bunun farkındayız,Türkiye genelinden iki bin kişi içinden seçilmek hiç kolay olmayacak,ama oradaki havayı soluması bile yeter ona,en azından iki aşamayı geçti bu bizim ve onun için çok sevindirici....
Karnesine gelince zayıfı yok ama karne hiç açıcı değil,ara karnede üç tane sıfırı vardı ve bu duruma çok üzülmüştüm babasından da çekindiği için onunla anlaştık ben babasına söylemeyecektim oda çalışıp karneye zayıf getirmeyip kurtaracaktı ve nitekim de sıfırdan ikiye yükseltti üç dersini,ilk yazılısıdan sıfır alan edebiyat dersinden ikinci yazılıdan 80 almayı başarabilen bir çocuk olduğu için daha çok üzüldüm karnesinde ki notlara çünkü kapasite var sadece çalışmadığı için bu durumda karne ve oda bunu farketti ikinci dönem böyle olmayacak dedi,inşallah dediği gibi yapar da bizi de kendisini de üzmez,işin enteresanı da sağlık gibi basit bir dersinde iki olması,istese yapamayacağı yok ya neyse,inşallah aklı başına gelir...
Babamın iyi olduğu bir anda torunlarının etrafını sardığını görünce bu kareyi görüntülemiş oldum.
*****
Gelelim Ömer cephesine,karnesinde türkçe dersi üç ve hayat bilgisi de dört ki ben bunu bekliyordum ama kendisi farkında olmadığı için çok üzüldü sanıyordu ki hiç çalışmasa da karnesi hep beş olucak bu duruma gerçekten üzüldü,öğretmenine söz vermiş "bundan böyle çok çalışıcam günde yarım saat bilgisayar oynuyacam yarım saat de çizgi film seyredicem" demiş.
yaklaşık bir buçuk aydır hiç bir şekilde kitap okumadı ,test çözmedi tekrar yapmadık ne yaptıysam yaptıramadım,varsa yoksa çizgi film,"oğlum bu gidişle sınıfta kalıcaksın" dediğim de "sınıfta kalırsam birinci sınıflarla aynı mı okuyacam" diye sormuştu "evet" deyincede ""iğrenççççççç" diye bir cevabı olmuştu geçenlerde :)
Şu sıra hiç ilgilenemiyorum sürekli annemlerdeyim ,inş okul başladığın da ne olursa olsun bişiler yapmak lazım...
*****
Oturduğum ev ile annemlerin evinin arası minübüsle yaklaşık on dakika, üç defadır Ömer tek başına ben annmelerdeyken minübüse binip yanıma gelebiliyor,yavaş yavaş alışsın dedik ama erken mi yaptık bilemiyorum,kendine güveni çok fazla olduğundan hiç sorun çıkmadı zaten çok şükür.
Geçenlerde babam yine kötüydü eve dönemedim onu öyle bırakıp da ve eşimin de Ömeri benim yanıma bırakacak hiç vakti yoktu,abimiz evde olmadığından eşim Ömeri akşam saat 7 gibiydi minübüse bindirmiş ve beni aradı "Ömer geliyor karşıla "diye,ben evden çıktım biraz ilerledim baktım minübüs geliyor ,gece olduğu için şöföre korktuğunu söylemiş ve yolcu da olmadığı için kendini kapıya kadar getirtmiş...

20 Ocak 2009

Milli olma yolunda ilk adım ve kurabiyelerim

Enes milli takımda mı oyayacak acaba? Bir kaç gündür bu soruyla yatıp kalkıyoruz tabiri caizse:D
Bildiğiniz gibi küçüklüğünden itibaren futbol oynuyor oğlum ve artık belkide milli takım da oynayacak inş yani hayırlısı neyse o olsun diyerek olanları anlatalım bakalım lafım nereye gidecek :P
Milli takım seçmeleri vardı bir kaç gündür Kocaeli genelinde ve Enes'im de Kocaeli'de ilk on sekize girmeyi başardı.Cuma günü Sakarya daki on sekiz kişi ile Kocaeli'de ki on sekiz kişi arasından tekrar bir on sekiz kişi seçilecek ve seçilenler İstanbul Riva'da başka şehirlerden gelen arkadaşları ile kampa girecekler ve orada tekrar seçmeler yapılacak,kısacası önemli olan ilk adımı geçmiş oldu darısı ötki adımlara inşallah...
Bu günlerde az da olsa güzel haberlere çok ihtiyacımız var ailecek,babamın hastalığı yeniden nüksetti ve günden güne zayıflıyor gözümüzün önünde ağrı çekmesine dayanmıyorum elimden bir şey gelmemesine ise daha da çok kahroluyorum...Rabbim tüm hastalara şifa versin bizide ayırmasın inşallah...
******
hobidünyam yemek etkinliği #3 kurabiye etkinliğine, sevgili papatya68 arkadaşıma aşağıdaki yaptığım kurabiyeleri gönderiyorum ,başarılar arkadaşım...
Bu kurabiye tarifini sevgili arkadaşım disal den aldım ve gerçekten çok güzel oluyor kaç kez kime yaptıysam çok beğenildi denemenizi şiddetle öneririm efenim.Sevgili disal/in bloguna uğramayanlar ise çok şeyler kaçırırlar haberiniz olsun bir bakın derim...
ISLAK KURABİYE
Malzemeler:
1 Paket Kakao
1/2 paket oda sıcaklığında margarin
1 Yumurta
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı şeker
Aldığı Kadar Un

Şurubu:
3 cay Bardağı Seker
3 cay Bardağı Su
Yapılışı:
Şurup malzemelerini küçük bir tencereye koyup, pişirin. Yoğunlaşan şurubunuzu iyice soğutun. Şurup soğuduktan sonra 1 saat kadar buzdolabında bekletin.
Hamur malzemelerini karıştırıp, aldığı kadar unla yumuşak bir hamur elde edin. İstediğiniz büyüklükte toplar yapıp, üzerine hafifçe bastırarak, yağlı kâğıt serilmiş fırın tepsisine dizip, 200 derecede üzeri çatlayana kadar pişirin.
Sıcak kurabiyeleri, soğuk şurubun içine, hızlıca batırıp, çıkartın ve servis tabağına alıp, antep fıstığı ya da hindistancevizi ile süsledikten sonra, bir gece buzdolabında dinlendirip servis yapın.

13 Ocak 2009

Karışık kuruşuk,karmakarışık :D

Bilindiği gibi artık hayatımızın bir parçası haline gelen performans ödevlerimiz var ilköğretim de okuyan öğrenci velileri beni çok iyi anlar bu konuda...
Her performans ödevi artık işkence haline dönüyor bizde,çünkü herşeyi ile Ömer yapmak istiyor,bende çok düzgün olması açısından ona sadece yardım edebileceğeini söylüyorum biliyorum hatalıyım ama eğerki tamamını ona bırakırsam düşük not almasından endişe endiyorum , çok kırılıyor beyefendi başlıyor söylenmeye hatta bazen işi ağlamaya kadar götürüyor...
Ödevlerin yapım aşmasında söylenen bazı cümleler:
"ben zaten insan değilim"
"benim bu evde hiç değerim yok"
"kendi ödevimi yapamıyacaksam benim ne işim var performans ödeviyle"
"sen yapıyorsun notuda sen al zaten,ben istemiyorum not falan"
"sınıfta kalayım daha iyi"
"performans ödevini sen yapacaksan öğretmen neden bize ödev veriyor da alın bu annenizin ödevi o yapsın demiyor"
Şeklinde söylenmelerle devam ediyor ve ödev bu arada yarılnmış oluyor ve ikna ediliyor ,birlikte yapıyoruz,tabi asıl yapılacak olanları ben yapıyorum geride kalanları,yazma, boyama, süsleme gibi işleri Ömer yapıyor...
Yukarıdaki performans ödevimiz de matematikten verildi ödev konusu takvim yapılmasıydı...
Genellikle herkes kartonu tercih ettiği için bizde değişiklik olsun dedik ve strafor üzerine yaptık,resimlerin ve yazıların kenarından lehim makinası ile geçtik ve kabarmasını sağladık,yazıların üzerini guvaş boya ile boyadık.Aslında akrilik boya yapacaktık evde fakat toz boya bulmadığımız için yapamdık,akrilik boyada da renk seçeneği kalmamıştı kırtasiyede bizde guvaş boyayı tercih ettik ayların boyamasını abimizle birlikte yaptık kalan yerleri Ömer boyadı raptiyeleri ömer takti takvimin askısını Ömer taktı ve bağladı...
Sonuçta faydası olduğuna inanıyorum bu tür ödevlerin ve sunumunu da çok güzel yaparak en yüksek notu aldı ve öğretmenimiz çok beğendi....
Bu sıra düzenli her gün satranç oynuyorlar abisiyle hatta artık benide bırakmıyor bilmesem de öğrenmeye çalışıyorum oğluşuma eşlik etmek için, çok mutlu oluyor bana öğrettiği için...
Yukarıdaki fotoğrafta Enes'in sınavı olduğu için kardeşimde Enes'e yardımcı olmak için geldiği bir akşam satranç bilen birini bulduğu için çalışma aralarında dayısını yakaladı ve dayısını oyunda zorladı...


Aslında yaptığı şeyin adının ne olduğunu bilmiyorum sadece bana dediği "satranççılar için güzel bir çalışma" dedi beyimiz.Minik minik taşları çizilen resmin üzerien yapıştırırak ortaya yukarıda ki arba çıktı.Dün dışardaydım eve geldiğimde Ömeri bu halde buldum ve bana "anne hadi resmimi çek de Ömer'in günlüğü diyede yaz tamama mı "dedi...
"Ömerin günlüğüne mi dedim"
"Senin muko'nun günlüğü varya hani hep yazıyorsun oraya Ömer'in günlüğü diye yaz diye de ekledi ben de kırarmıyım oğlumu Ömer'in günlüğüne yazdım bile :)

11 Ocak 2009

Gazze'nin Cennet Çocukları

Bu afişi http://kitchensweetkitchen.blogspot.com/ bu arkadaşım blogunda gördüm ve herkese ulaşmasını istediğim için bende kendi bloguma ekledim...

coca cola firmasının yahudi yerleşim bölgelerindeki sokaklara asılması için hazırlattığı reklam afişi.

Üst kısım:''Yeni bir bölgeye(yerleşim yerine) taşınıyoruz''

Altta:''coca cola iç, israile destek ol.amerikan ürünlerine destek olarak(aynı zamanda)israile destek oluyorsun.''

Gazze'nin Cennet Çocukları


Gazze'nin masum bebekleri, küçücük çocukları. Günlerdir sizin cennet fotoğraflarınıza bakıyoruz. Bakamıyoruz, bakar gibi yapıyoruz. Yüreğimiz, yüreklerimiz daralıyor.Daralıyor, sıkışıyor, bitiyoruz. O dağınık saçlarınız. Ecel rüzgârında dalgalanır gibi. Ne güzel saçlarınız var sizin. Ne de güzel, yaşar gibi bakan donuk gözleriniz. Anlamaya çalışıyorum, bize neler anlatıyor, neler fısıldıyorsunuz. Yüzleriniz ne güzel. Ölümün izleri tutunamaz mı sizin yanaklarınızda? Siz nasıl bakıyorsunuz öyle? Ne diyorsunuz katılaşmış, katran sürünmüş, pas tutmuş vicdanlara? Zalimin bombalarına, mermilerine en büyük cevap siz misiniz? Anneleriniz size doyamadan, babalarınız doya doya koklayamadan, nasıl da kayıp gittiniz ellerinden, ellerimizden. Giderken, bütün dünyanın çocuklarını sorulara boğdunuz. Sizin masum yüzlerinize bakarken evde annelerine, babalarına sorup durdular: Çocuklar neden ölüyor anne? Çocukları neden öldürüyorlar? Cevap veremedi kimse. Boğazlara bir düğüm atıldı. Ne diyecektik? Ne demeliydik? Ben o güzel yüzlerinize önce cesaret edip, bakamadım. Toplayamadım kendimi. Sonra dayanamadım. Bak dedim, onlar cennet yüzleri. Bir de dağınık saçlarınıza takıldım. Ne güzelmiş şehit bebeklerin saçları. Okşamak isterdim. Cennetten kokular sürünmüştür şimdi onlara diye koklamak isterdim. Yüzüm olur muydu? Elim gider miydi? Suçluyuz hepimiz... Sonra teselli aradım. Cennette Peygamberimiz okşayacak o saçları, o masum başları. Peygamber şefkati dedim. Düşündüm sonra, Kasım'ı, Abdullah'ı, İbrahim'i okşar gibi okşayacak Gazze'nin cennet çocuklarını. Kim bilir nasıl da oyunlar oynardı, Peygamberim, tutarak ellerinizden. Size elleriyle yemişler verirdi, sizinle yarış ederdi kim bilir. Cennet çocukları, nasıl da özenirlerdi size kim bilir. Sorarlardı sizi, bunlar da kim? Kim böyle İnsanlığın İftihar Tablosu'na arkadaş olanlar? Siz cevap mı verirdiniz: Biz Gazze'nin çocuklarıyız. Yan yanaydı küçücük kefenlere sarılı bedenlerimiz. El eleydik, sıra sıraydık, ellerdeydik, havalardaydık. Doğrudan geldik biz buraya... Sizin orada bahçeleriniz mi olurdu; adını Gazze mi koyarlardı? Siz cennetin kapısında annelerinizi babalarınızı almadan gitmez misiniz? Bizi de bekleyin... Bizi de işaret edin... O masum yüzleriniz, o sıra sıra cennet kundaklarına sarılmış halinizle siz, bize bütün hayatı sorgulatan bakışlarınızla siz, boşuna ölmüş olamazsınız. Anladıklarımızdan, daha büyüktür anlattıklarınız. Siz kurumuş çöllere can veren rahmet damlaları gibi, yüreklere şefkat, merhamet yağdırıyorsunuz. Siz, bilseniz ne çok taşlaşmış kalbi çözdünüz, erittiniz. Siz, "sadece ben" diyen insanlara, yüreği hatırlattınız. Kanayan bedenlerinizle, vicdanları kanattınız. Kurumuş nice göz pınarına yaş yürüdü, bakarken o bakılamaz gözlerinize... Siz buğday tohumu gibi hatta ondan da öte, bir düşünce toprağın bağrına milyon dirildiniz. Bizi insanlığımıza dirilttiniz. Eğer ihtiyar dünyamız bir bahar daha yaşayacaksa, taşlaşmış kalplerle gelmez o bahar. Merhamet, şefkat, vicdan gelmeli önce. İnsan dirilecekse, insaniyet dirilmeli önce. Demek size düştü, sizin masumiyetinize düştü bu görev. Size o zalim, o merhametsiz, o kalpsiz adamlar, kadınlar nasıl da kıyıyorlar. Nasıl da utanmıyorlar.. korkmuyorlar.. pişman olmuyorlar... Siz, Gazze'nin cennet çocukları, siz onları teşhir ettiniz. Onlara destek verenleri teşhir ettiniz. İnsan hakları, hayvan hakları diyenlerin suskunluğunu, ortadan kayboluşlarını teşhir ettiniz. Nasıl da yakalandılar, masum bakışlarınızda... Bu kadarını ummayan, bu kadarını düşünemeyen, "medeniyet, demokrasi, insan hakları falan filan var artık, böyle vahşetler Nazilerin döneminde kaldı artık" diyenlere, en anlatılamazı anlattınız. Gazze'nin cennet çocukları, kararan vicdanları sarstınız. Dünyaya dalan Müslümanlara, mümin olma şuurunu hatırlattınız. Dağınık saçlarınız ve yaşıyormuş gibi bakan gözleriniz, on günde ne çok şey anlattı bize... Eminim, ahınız, kalmaz düştüğünüz yerde...




Hüseyin Gülerce


08.01.2009