skip to main |
skip to sidebar
Öncelikle bir önceki yazımda teşekkür etmem gerekirken benim dalgınlığım sayesinde unttuğum Eda'ma çokk ama çokk teşekkür etmek istiyorum lakin blogumun yeni hali bana süpriz oldu benim için hazırlamış bu şablonu bende çok beğendim teşekkürler bacımmm,seni seviyorum.

Ayrıca maydanoz blog topluluğunda yer almaktan dolayı çok mutlu oldum çok ama çokk teşekkürler benim blogumda artık maydanoz blog topluluğunda oleyyyyyyyyy:)

Pazar günü sadece arkadaşlarla çocuk yok eşler yok tek başımıza çok güzel bir gün geçirdik,gerçi ben bunu sık tekrarlıyorum ama iyide oluyor insanın kendi başına kalması gerekli diye düşünüyorum her zaman çocuklarla olmuyor arada böyle ufak kaçmaklar güzel bence:D
Küçük bir tekne gezintisi yaptık denizin ortasında demir attık ,sallandık sallandık midemiz bulandı ama yine vazgeçmedik,daha sonra yine tekneyle gezdik, yedik, içtik ,balık tutuk,eğlendik kısacası harikaydı,dönüşte hariklar sahilinde dondurmalarımızı yedik hatıra fotoğrafımızı çektirdik ve tekrarlamak üzere ayrıldık....

Haftada iki gün yüzme öğrenmeye gidiyor artık Ömer Talha.En küçük kardeşim su altı hokeyinde milli yüzücü,yaz tatilinde bir yüzme kulubunde öğretmenlik yapıyor.Ömer'de geçen yıldan itibaren yüzmeye gitmeyi çok istiyordu,geçen yıl tahlillerini yaptırdığım gün babamın hastalığını öğrenmiştik ve bir daha da uğraşmamıştım Ömer'in yüzme isteği ile.
Bu yılda hem öğreticek olan kişinin dayısı olması sebebi ile,hemde Ömer'in hat safhaya çıkmış yüzme isteği ile yüzme kursuna başlamış olduk.
Ömer Talha banyo yaparken çok korkar sudan,yüzüne gelen her su damlasını kurular havlu ile daha yakanması bitmeden,boğulacak gibi olur ve yüzmeyi öğrenebileceğine pek ihtimal vermiyordum aslında.
İlk gün gayet güzel şekilde arkadaşları ve kuzeni Aysima ile birlikte dayısının tüm dediklerini yaptı çok eğlendi aynı zamanda,hatta dersin sonunda 160 cm lik yerden havuza atlamayı bile başardı.

Dersin sonunda havuzun derin olmayan kısmında bir güzel oynadılar kendilerince yüzdüler:)

Ve ders sonu eve gidiş...

Otobüse bineceğimiz yerdeki alışveriz merkezine gitmek istedikleri içn kırmadığımız iki kuzen,gönüllerince eğlendiler, gezdiler, yemeklerini yediler....

Havuz keyfinde ikinci gün havuza giderken ve dayısı,kuzeni ile kendi saatlerinin gelmesini beklerken....

Ders başlamadan ısındılar...

Ve sonrasında yine dersde olması gerekenleri yaptılar ve hatta bir keresinde dayısı onu bıraktı elinde köpükle ayak çırparak ile kıyıya yanaştı.
Baktım yüzü çok asık bana işaret ediyor gel diye,aynı anda kardeşimde gelme diye işlaret ediyor ve gitmedim ee öğretmenimiz dinlememek olmazdı dimi ama:)
Neyse bir müddet sonra Ömer ağlamaya başladı dayanamdım gittim "donuyorum" dedi bana
halbuki üşünecek bir durum söz konusu değildi,sonrasında ders bittene dek hep mutsuz ve isteksizdi.Dersin sonunda yine atlama bölümü geldi fakat Ömer ben atlamıyacağım dediği anda arkadan başka bir öğretmen hafiçe ittirdi Ömer'i.İkinci seferde Dayısının zoru ile çıktı oraya ama atlamadı tabi,yine başka bir öğretmen zorla attı havuza Ömer'i.Üçüncüde doğru yanıma koştu geldi ama ne geliş ağlayarak "ben bir daha havuza falan gelmiyeceğim" diyerek dersi bitirdik dönüş yolunda da ağladı sürekli "gitmek istemiyorum" diye.Aslında bu yaptıklarını ben ilk gün beklerken bizim bilmiş oğlumuz ikinci gün yaptı,ama ben asla taviz vermek istemiyorum ve"gitmek zorundasın" dedim kestirdim attım,ama durur mu Ömer bey"o zaman dayımla konuşacağız sadece öğretsin ben havuza atlamak istemiyorum korkuyorum" dedi.

Geçtiğimiz günlerde sadece beş günde diktiğim kıyafetler bunları da size göstermeden yapamadım yine:)

İlk tren yolcuğunu yapmış oldu geçenlerde Ömer Talha'm,çok heyecanlı ve sevinçliydi,Ömer Talha için trenle Adapazarına gittik,sıcakta biraz güç oldu ama olsun oğluşumun keyfini görünce değdi doğrusu.Sürekli ben ne zaman trene bineceğim ben ne zamn uçağa bineceğim deyip duruyordu,sonunda bir ilkini daha gerçekleştirmiş olduk,artık uçak isteği ne zaman gerçekleşir bilemiyeceğim:D
Trende ne satılıyorsa istedi beyimiz:PYanımızda susyumuz var su dahi istedi:PSanki başka su satılan :D İlk olmanın verdiği heyecandan sanırım bunlar

Dönüşte gara geldiğimizde tren kalkmak üzereydi,görevli bilet almakla vakit geçirmeyin trenden alırsınız deyince bizdeki koşturmaca tam filmlikti yani:)
Hadi biz neysede kucağında çocuklarla koşan gelinlerimiz,hele biri vardıki kıyamam yaa trene binince nefessiz kaldığını sandık bir ara öyle kötü oldu ki seksen üç yaşındaki babannem bile koştu.Sonunda niye bu kadar acele ettiğimizide anlamdık ya sonraki seferle gidebilirdik ama o an düşünemedik işte:(
Son vagona kaldığımız için Derince ye geldiğimizi anlamdık,geldik mi gelmedik mi derken Derince olduğunu anlayıp kalktık tabii ben ve kardeşimin eşi ve yeğenim trende kaldık tren hareket etmeye başladı hatta gelinimiz merdivendeydi kendini zor attı yukarı.Annemin çığlığı treni durdurmaya kafi geldi,Allahtan gelinimiz inmeye kalkmadı o heyecanla yoksa? Düşünmesi bile çok korkunç:(

Anneannemizin bahçesinde dedemizin dikip yetiştirdiği erik ve kiraz ağaçlarından Ömer Talha'nın erik ve kiraz toplayışı...
Erikler bitene dek hep babamı andık,gerçi hep dilimizde ya,sürekli erikleri o toplardı gelene gidene ikram eder giderken yanlarına bile verirdi,babamın yokluğunda erikler ağaçta kaldı sayılır:(

Bahçeminizin emektar kedisi mestan yine yavruladı,ben bahçede dikiş dikerken bir baktım makinamın üstüne tünemiş kedicik,Ömer de bunu fırsat bilip bir güzel sevdi kediyi...

Yukarıdaki fotoğraflarda gördüğünüz gece çok gülmüştük:)Halamın inekleri var. Görmüş olduğunuz araba da ot arabasıymış,annemlerin bahçesine ne için geldiyse, halama giderken götürün dedi annem.Kardeşim Ayşegül de haydi çocuklar binin bakalım deyince çocuklar durur mu,çocukları taşıdı o gece Ayşegül...
Uzun ama bence çok güzel bir yazı,okuyunca düşüncelerinizi öğrenmek isterim zira yazı kardeşime ait...
Ve bu sitede bunun gibi bazı makaleleri var okumak isteyenler için www.hayrullahmeral.com
İki yaşında bir çocuk vardı,
Arabaları ile oynamayı pek severdi,
Babasını ve annesini de takip ederdi yan gözle,
Onlar kendisine yabancı gelen bazı hareketler yapıyorlardı,
Bir gün sordu çocuk, babasına :
"Ne yapıyoşun baba" dedi,
"Yapıyoşun" şeklinde sorarak, dil kurallarını alt-üst etmesine aldırmadı baba,
Soruyu anlamıştı çünkü,
Ne yapıyordu,
"Namaz kılıyorum" dedi, cevaben...
Ve bu cevap yetti çocuğa...
Bir zaman sonra babası sordu çocuğa:
"Oğlum, bana namaz kılmayı gösterir misin" diye...
Çocuk, kendince yere kapandı...
"teşekkür edeyiyim Allayım" dedi...
Annesi öğretmişti ona, yemeklerden sonra teşekkür etmeyi, Allah'a...
Her şeyi sorgulayan o küçük akıl,
Sormamıştı, neden Allah'a...
Belli ki, Allah kodlamıştı, manasını genlerine...
Anne, babası davet ediyorlardı çocuğu, namaz kılmaya...
Oyuna dalmış ise, bazen red ediyor...
Bazen hızlıca eğilip, "bittiiiiii" deyip, tekrar oyuna dönüyordu...
Ebeveyni düşündü bu olguyu, olayı...
Dizinin, maçın, işin, ticaretin ortasında, reklam aralarında,
Kıldıkları namaz bu değil miydi?
"Bittiiii" deyip, kimi kandırıyorlardı....
Nur suresi 37. ayeti düşündüler :
"Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar"
Gerçekten de bir korku var mıydı, hallerinde...
Evet, gerçekten de yüzleştiklerinde nefisleri ile,
Dünya hayatını, ahirete tercih mi ediyorlardı...
İki saat, göz kırpmadan baktıkları maçın,
Devre arasında beş dakikalık bir anma, secde, salat HAK mıydı?
Doğru bir paylaşım mıydı?
Halbuki salat, namaz insanın bütün hayatına yayılmalı değil miydi?
Karar verdiler, ilk olarak Televizyonun fişini çektiler...
Zaman uzamıştı...
Genişlemişti...
Demek ki, buymuş hikmeti zamanın dediler...
"Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır" sözünü anlamaya başladılar...
Bu genişleyen zamanı, akraba, komşu ziyaretleri, çocuk ile GERÇEK zaman geçirme...
Yakın çevresi ile birebir iletişim kurarak değerlendirdiler...
Maun suresindeki şu ayetlere hedef olmaktan korktular :
"Dini yalanlayanı gördün mü?
İşte o, yetimi itip kakar;
Yoksulu doyurmaya teşvik etmez;
Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,
Onlar namazlarını ciddiye almazlar.
Onlar gösteriş yapanlardır,
Ve hayra da mani olurlar. "
Düşündüler, ayetler üzerinde...
Bu ayetler kim içindi...
Kendilerini aldatmaktan vazgeçtiler...
Çok açık bir şekilde her namaz kılanın üzerinde düşünmesi gerekirdi bu ayetlerin,
Kendileri de muhatap olmalıydı...
Bunlar kafirler için deyip geçemezlerdi...
Çünkü yoksulu doyurmak bir yana, teşvik de ediyorlar mıydı?
Sokaklarında kaç tane borçlu insan vardır, biliyorlar mıydı?
Sahi, yetimler de vardı, sokaklarında...
Onları çocukları gibi sahiplenmişler miydi?
Çocuklarının ağzına lokmayı zorla sokarken,
Sokaklarındaki dul kadının, yetimine lokma bulmak için ne kadar zorlandığını biliyorlar mıydı?
Kendileri tok iken, sokaklarında aç var mı, dertleniyorlar mıydı?
İbrahim peygamber gibi yaptılar,
Hani şu, Hud suresi, 69. ayette aktarılan gibi :
"Andolsun ki elçilerimiz İbrahim'e müjde getirdiler ve: "Selam" dediler. O da: "selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi"
Aman Allah'ım, nasıl bir infak, zekat, yardım anlayışı...
Öyle ya, bu kıssada bu kadar detay var ise,
Bir sebebi olmalı...
Kapılarını çalıyor muydu, yetimler, yoksullar...
Yoksa onlar mı çalmalıydı kapılarını,
Kızarmış bir buzağı ikram etmek için...
Derhal markete gittiler,
Alışveriş yaptılar,
Poşetler ellerinde çaldılar kapıyı...
Ve verdiler ellerindekileri yetime, yoksula...
Kadın sormadı, nedir bu diye...
Gözyaşlarını tuttular karşılıklı,
Yağmur yüklü bulutlar gibi...
Evlerine döndüler,
Derhal lavaboya gittiler...
Musluğu açtılar...
Çok şükür su faturalarını ödeyebiliyorlardı, Allah'ın lütfu sayesinde,
Su ile temizlendiler, toprağa gerek duymadan...
Namaza durdular,
Ve secdede ağladılar,
Hüngür hüngür,
Saymadılar dakikaları,
Subhan Allah dediklerini,
Rezzak Allah dediler,
Alim, Rahman olan Allah da dediler,
Ayırmadılar isimlerini,
Sadece Allah'a şükrettiler...
Kalktıklarında secdelerinden,
Alınlarındaki izleri, çukurları, kızarıklıklarını gördüler..
Ve dedikler ki,
Secde buymuş meğer,
Salatsız namaz,
Namazsız salat olmazmış...
HAYRULLAH MERAL

Geçtiğimiz günlerde Bursa'daki eşimin akrabalarına gittik.Görümcem, benim oğluşlar ve büyük görümcemin kızı ve oğluyla hep birlikte otobüsle gittik.Ama ne gidiş sıcakta klimasız bir otobüs:( Bir de Efe Tur gibi bir firmanın otobüsü bu sıcakta nasıl bir yolculuk yaptık düşünün artık.Berbattı, indikten sonra şikayetlerimi söyledim ama ısrarla arabada klıma ver diyorlar sanki biz aptalız klima ile havalandırmayı farkedemiyoruz...
Güzel bir dört gün geçirdik,kahvaltıdan kahvaltıya,akşam yemeğinden akşam yemeğine gezdik durduk akrabalarımız sağolsunlar bizi çok güzel ağırladılar...
Ama Bursa çok sıcak yaaaaaaa,gözünü seveyim İzmit'imin,oturduğumuz yerde nasıl ter nasıl ter.Nem oranı mı yüksek nedir ama çok sıcaktı kısacası.Sıcakta canımız hiç gezmek istemediği için sadece bir gece dışarıya çıktık oda yürüyüş olsun dedik hem, ye iç otur ,ye iç otur iyice hamlamıştık ama o gecede çok güzel geçti.
Tabi gençler bizmle takılmadılar her gece dışardaydılar ,gönüllerince gezdiler.Bende onlara takılmak istesem de "sen yaşlısın ne işin var bizim aramızda" deyip beni almadılar:P Eeeee acı gerçek yaşlanıyorummmmmm:D

Gittiğimiz yerde de Ömer Talha'nın yaşıtları olunca hiç sıkılmadı görüldüğü üzere kendi evindeymişçesine rahattı koltuk tepelerinde:P

Bu fotoğraftakiler de bizim gençlerimiz,kırmızılı olan benim yakışıklı oğluşum Enes,sarı ve pembeli olan iki kız kardeş Büşra ve Beyza,Görümcemin kızı Merve ve oğlu Oğuz...

Ömer Talha le Bursa gecelerin de:D Heykel'de "var mı bana yan bakannnnnnnnn" diyen Ömer :P

Pembe gözlüklü kızımız da Aysu,çok akıllı çokk tatlıı ve çok bilmişşşşşşşşş.

Şimdiiiiiii üstteki fotoğraftan anlaşıldığı üzere oğluşum sünnet oldu:D
Üç yaşındayken sünnet oldu aslında:P Peki şimdi bu fotoğraf ne alaka söyliyeyim hemen,abisi ile sünnet oldukları zaman biz tören yapmadık dolayısı ile sünnet kıyafetleri alıp da giydirmedik,ve Ömer çok özeniyordu sünnet olan arkadaşlarını görünce,bende kuzenimin sünnetinde Ömer'imi giydirdim törenden sonra fotoğrafını çektim çok hoşuna gitti bu durum "benimde artık sünnet kıyafetli fotoğrafım var " diye çok sevindi, çocukluk işte...

Bu fotoğraflarda kuzenim Mert'in sünnet cemiyetinden,ben 35 yaşında Mert 9 yaşında ve biz kuzeniz:) Teyzemin oğlu olur kendileri.

Yine o güne ait fotoğraflar ailenin bir kısmı,ve ailemize yeni katılan diğer kuzenimin oğlu Arda beyimiz daha üç aylık ...
Sünet mevsimi bir açıldı hafta sonları ordan oraya koşturmaktan yorgun düşüyorum resmen ,bir hafta da beş yere gittiğimi biliyorum:D

Yine geçenlerde ben nerdeydim sizce:P Tabiki sahilde :D Yine sürekli görüştüğümüz bir arkadaş gurubumuz var daha iyi anlaştığımız kafa dengi altı arkadaş sahile kahvaltıya gittik,çok güzel geçti,hafta içi olduğu için sakindi de mekan bize kapatılmış gibiydi rahatrahat güldük konuştuk,oradan çıkıp yine sahilde dondurma yemeye gittik,aynı kahkahlar orada da devam etti süperdi yani.

Sahilde olup da deniz kenarında fotoğraf çektirilmez mi bizde öyle yaptık işte kanıtları:D
O gün çok koşturmacalı bir gündü benim için,kahvaltıdan sonra arkadaşlarla bir arkadaşımızın evinde toplandık tabii benim gitmem gereken başka bir yer olunca ben onlara katılamadım onlar akşama kadar birlikte oldular ve gece sinemaya gitmek için sözleştik hem de açık havada sinema keyfi.Yine sahilde gösteri merkezinde "Güneşi Gördüm" isimli filmi izledik ilk kez açık havada sinema izledim çok hoştu,karşımızda deniz manzarası ve gecenin karanlığında denize yansıyan ışıkların muhteşemliği eşliğinde güzel bir film izledim.

sinema keyfimize Ömer ve Enes'de eşlik ettiler fotoğraflarda görüldüğü gibi,tabi filmin sonunda Ömer benim kucağımda uyudu, iyi ki de uyumuş ona göre olmayan sahneler vardı,daha travesti ne demek bilmediği için şimdiden kafası karışmamış oldu...

Babamın bizden ayrılışının 90. günü,çok özledim çokkkkk:( Hiç bu kadar ayrı kalmamıştık biz,özlemi günden güne artıyor,sebepsiz yere gözümden dökülen yaşlar gittikçe sıklaştı...
Her şeyde babam var her fotoğrafta o,pcdeki eski fotoğraflara bakarken izlemediğin ne çok videosu varmış onları izledim şimdi sanki hiç gitmemiş gibi sanki çıkıp gelecekmiş gibi sahiciydiler:(((
O güzel sesiyle torunu ile oynamaları ,hastane odasındaki anlattıkları, piknikteki görüntüleri hepsi sanki dün gibi okadar içten, o kadar sıcak, o kadar sahici...
Babanız hayattaysa ne olur kıymetini bilin, ne olur hergün görmeye çalışn yada en azından sesini duyun. Yaşam okadar kısaki gün gelip aramzdan ayrılıyorlar elimizden hiç bir şey gelmiyor hayattayken onları mutlu edelim en güzeli bu...
Yattığın yer nurla dolsun mekanın cennet olsun canım babammmmmmmmm.
****
Ne özledim seni bir bilsen
Nasıl tütüyorsun burnumda,
Yutkunamıyorum seni andıkça,
Hatta nefes alamıyorum
Cüzdanımdaki resmine baktıkça
Issız gecelerimde
Hayaline kapılıyorum sessizce
Şimdi olsaydı diyorum,
Okşasaydı saçlarımı,
Islak gözlerimi silebilseydi,
Bu kadar erken gitmeseydi de
Telimi duvağımı görebilseydi.
Yaşasaydı da dağ dağ gerilerde olsaydı.
Telefonda duyabilseydim sesini,
Rüzgârlar getirseydi kokusunu,
Bir mektubu bir selamı gelseydi
Yılda bir, hatta on yılda bir görseydim,
O benim buğulu gözlerimden
Ben onun mis kokulu ellerinden öpseydim.
Koklasaydı bağrına basa basa
Saçının her teline
Bin buse kondursaydım.
Göğsünde uyusaydım
Bastığı yerlere sürseydim yüzümü
Ama hasret koymasaydı gözümü
Babam deseydim doya doya
Beraber yudumlasaydık çaylarımızı
Beraber yaşasaydık yaşayamadıklarımızı
Sadece rüyamda değil,
Yanımda görebilseydim.
Babacığım keşke seninle aynı gün ölebilseydim.
Ardında aslında mutsuz bir nefes bıraktın,
Kulağımda çınlayan bir hoş ses bıraktın.
Hakkın yoktu, inan hiç hakkın yoktu
Beni çok erken yetim bıraktın.
Ah! Bir bilsen seni ne çok özledim.
İnan o çocuk ruhumla
Gelirsin diye yıllarca bekledim.
Hiç inanmadım öldüğüne,
O çizgili pijamalarınla
Pencerenin önünde buluvereceğim sandım hep,
Uzansam tutacağım sandım
Günde bin kez uzandım,
Bir kez bile tutamadım.
Gördüğüm her ak saçlı adamı
Sensin sandım zaman zaman
Karşımdasın gibi gördüm kimi an
Ama kayboldun duman duman.
Ah bir bilsen babacığım,
Bu yetimlik ne yaman.
Sen gittin gideli sevmiyorum bayramları,
Yalan değil kıskanıyorum
Babalı olanları...
Hele o babalar günü var ya babacığım;
O gün kahroluyorum.
Sanki, derin
Sanki, dipsiz kuyularda boğuluyorum.
Neşe YILMAZ

On beş yıl önce bugün ailmeize katıldın canım oğlum ,ilk gözağrım...
Zaman ne çabuk geçiyor fotoğraflarına bakınca bunu daha da iyi anladım daha dün gibiydi o bebeklik hallerin şimdi ise kocaman bir adam oldun,boyumu geçtin delikanlı birisin artık.

Ömrün boyunca hep sağlamlar adımlar atarsın inşallah,ayakları yere basan akıllı güvenilir,ahlaklı,dürüst dinine bağlı bir insan olman en büyük temenim.Rabbim seni tüm kötülüklerden korusun...

Dün gece hediyeni verdiğimde yıllardan sonra ilk kez beni öyle güzel öptünkü canım oğlum senin sarılman ,öpmen gerçekten dünyalara bedel,birlikte yaşadığımız o zor günler geride mi kalıyor ne?
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN BİTANEM MUTLU YILLAR,SENİ ÇOK SEVİYORUM!!
DİPNOT*Geçen yıl ki doğum günü yazısı ve oğluma özel hazırladığım video için bakmak isteyenler burada
****
Bu gün ayrıca canım arkadaşım, bitanecik dostum, sanaldaki tek gerçeğim ,sanalı reele dönüştürebildiğimiz dört yıllık canım arkadaşım Selma'nın da doğum günü onun için hazırladığım süpriz burada
Evetttttt karnelerimizi bizde herkes gibi aldık,çok şükür çok iyi.Ömer Talha'mın hepsi beş geldi, yavrum birinci döneme göre kendini düzeltti,hem öğretmen değişiklilikleri hem benim sürekli babamın yanımda oluşumdan dolayı hiç oğluşumla ilgilenemem sonucu birinci dönem karnemizde üç vardı fakat çok şükür bu dönem hepsi beş.Olumsuz hiç bir şey yok," ben buyum işte anne ben buyum" diyerek dolandı iki gün.
Enes beyimize gelince iki zayıfı var sağlık ve dil ve anlatım:( sene başından beri konuştuklarımız fayda etmedi karneyi alınca "haklıymışsın anne" dedi.Sağlık dersinin zayıf olmasını ben yediremiyorum kendime yaa,adamın matematiği, tarihi, fiziği, coğrafyası dört sağlık bir,nasıl lakayıtliktir bu anlamış değilim:(İnşallah ders olmuştur bu zayıflar onun içinde seneye toparlar kendini,ne yaparsa kendine.Dokuz senelik okul hayatında ilk kez takdir*teşekkür almadı bu yıl.

Yine ailece annemlerin bahçesinde yenen yemekten görüntüler bunlar,taze damatta aramızdaydı o gece,iki eski damat papuçları dama atılmış damatlar desem daha doğru olacak :P Yeni damatla biraz uğraştılar ama neyse,yeni damadımızda ayak uydurdu çabucak ailemize.
Bende yıllardır yapmadığım Rulo Tatlısını yaptım annemlere götürdüm o gece,çok güzel şerbetli bir tatlı şiddetle tavsiye olnur efenim,tarifi hemen aşağıda.

RULO TATLISI
İÇİNDEKİLER
1 yumurta
1 paket erimiş margarin
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı yoğurt
Kabartma tozu
Aldığı kadar un
ceviz içi
ŞERBETİ İÇİN
5 su bardağı şeker
4,5 su bardağı su
YAPILIŞI
Malzemeler kulak memesi yumuşaklığında hamur haline getirilir.Masanın üzerinde merdaneyle açılır.Fındık veya ceviz içi dökülüp rulo şeklinde sarılır.Bir parmak genişliğinde kesilip fırın tepsisine dizilip üzerleri kızarana dek pişirlir.Fırından çıkar çıkmaz soğutulmuş şerbet dökülür.soğuyunca afiyetlen yenir:)

Yine sahildeydik:)Size sürekli sahilimizi tanıtayım ki rağbet artsın dimi:P Arkadaşlarla görüşme amaçlı ayda bir yaptığımız günümüzü sahilde yaptık çok da güzel geçti,çocuklar okuldan çıktıktan sorna hep birlikte sahilde aldık soluğu.Annemi de zorla götürdük,biz maslarda sohbet ederken oda ağacın altında oturup elişini yaptı,arada bir yanımıza geldi.Gülüş, cümbüş, harala, gürele güzel bir gün oldu.(Cümleye bak hizaya gel:d)

Çocuklarda bizler kadar eğlendi,bayırdan koşma yarışları yaptılar,ip atladılar,halat çekme yarışması yaptılar,kendilerince salıncak yapıp sallandılar,kocaman parkta hiç salıncak yokya:D kendi yaptıkları bir kıymetli oldu ki:)

Kızkardeşim ve bendeniz:P O güne ait fotoğraf kareleri...

Geçen hafta Ömer Talha'nın öğretmeni ve sınıf arkadaşları, velileri ile birlikte yine sahile pikniğe gittik,çocuklar çok eğlendi.Türlü türlü oyunlar oynadılar, yemeklerini yediler, koştular, zıpladılar,sahildeki tüm oyuncaklardan nasiplendiler:D
Ömer kayaktan kayarken arkadaşı kolunu sürtürmüş kayağa ve kolunun üzeri soyuldu,sürekli soğuk su şişesini tuttuk kolunun üzerine,soğuk suyumuz bitince büfeden soğuk su almaya gidince oradan elinde bir poşet buz ile döndü ve tüm oyunlar boyunca bile elinde buz poşeti ile oynadı:) Ne buz poşetinden vazgeçti ne oyundan:))

Yukarda gördüğünüz fıstık bildiğiniz gibi benim yiğenim Aysima.Yıl sonu okul şenlikleri vardı cuma günü,hanfendi defilede mankenlik yapacaktı kardeşimde kıyafetini dikmemi istedi tamam dedim, bizim cadı kızımız "ben dikilmiş kıyafetle mi defileye çıkacam güzel olmaz hazır istiyorum ben" diye söylendi durdu,söz verdik ona "eğer beğenmezsen gidip isteğini alıcaz sana" dedik ,ama provalarda bile yüzü hep asıktı hanfendinin,neyse kıyafet bitince boynuma bir sarılışı vardıki,herşeye bedeldi o sarılış o öpüş:) Canım benim çok beğendi tabiki kıyafetini ve defilenin yıldızı oldu küçük hanım.Bir sürü sipariş aldım dikmek için,buda benim reklamım olmuş oldu bir yerde.Uzun lafın kısası üzerinde gördüğünüz kıyafeti ben diktim nasıl olmuş?