24 Ekim 2008

Sorunlar bitmiyor ...



Öğretmen meselemiz hâlen çözülmedi nasıl çözülecek? Çözülecek mi onuda bilmiyorum yoruldum açıkçası...Şiddet olayları ilk günlerdeki yoğunluktaki gibi olmasa da devam ediyor maalesef ve bu konuda Ömer hiç bir şekilde konuşmuyor konuşmak istemiyor,ne olursa olsun anlatmıyor.Abisine anlatmış " anneme söyleme sakın" demiş,bu derece korkutmuş öğretmen ...Bir akşam yemekten sonra masada ikimiz kaldık konuşuyoruz okula getirdim lafı tabi,derslerden falan bahsettik neyse ben yine öğretmeni hakkında sorular sormaya başladım
"anne bana Adem peygamberin hikayesini anlatırmısın" diyerek çok güzel bir şekilde konu değiştirdi...
***
Önceki günde eve morali çok bozuk bir şekilde geldi "ne oldu oğlum" dememle birlikte hıçkırarak ağlamaya başladı ve hiç bir şey anlatmadı ve sebebini halen bilmiyorum...
***
Müdür beyde arkasında maalesef eğitimi çok güzelmiş deyip duruyor...Ben yapabilecekelerimi sonuna kadar yapmaya kararlıyım sonuç sıfır olsa bile en azından bunuda yapsaydım dememek için...İmza topluyorum ve baştan imza vermek istemeyenlerde imzaladı otuz kişilik sınıfta 18 kişi oluyoruz ,önemli olan çoğunluk değilmiş zaten resmi olması için bir kişinin bile dilekçe vermesi yeterliymiş bakalım neler olacak,iki ay geçti biz halen bu sorunlarla uğraşıyoruz...
***
Derslerine gelince istekli yapıyor ama korkudan sanırım çünkü isteği ile yapmazdı hep benim hatırlatmam gerekirdi,okuması ilerledi çok şükür yinede çok seri değil ama başa göre daha iyi,ritmik saymalarda 2- 3-4-5 leri ezberlediler .Kitap okuması benim zorumla oluyor ve öğretmen kitap okuyup özet çıkarın demezse okumuyordu kendiliğinden,ama bir kaç gündür kendi isteği ile yatma saati gelince alıyor istediği hikaye kitabını yarım saat okuyup öyle uyuyor,son sayfasınıda benim yanımda sesli okuyor ve dakika tutuyoruz,bu şekilde her gece okuduğu kelime sayısı artınca hoşuna gidiyor İnşallah böyle gider ...
***
Yazın yüzmeye gitmeyi çok istediği halde fırsat bulupda bir türlü yazdıramadım Ömer'i yüzme kursuna,hatta tam tahlilerini yaptırdığım gün babamın sonuçlarının kötü geldiğini öğrenmiştim ve öylede kalmıştı hâlen çok istiyor yüzme kursuna gitmeyi,dayısıda su altı hokeyinde milli takımda yüzücü ona çok özeniyor sanırım "bende dayım gibi yüzücü olacam onun gittiği kulube gitmek istiyorum dayım bana öğretir orada yüzmeyi" diyor.Bu konuda biraz esnek davranıyorum çünkü yeterince sosyal bir oğlum var,yazın amcasının sayesinde amcasının oğlu Keremle birlikte futbol okluluna gitti ama pek sevmedi.
Bu yıl yine satranç kursuna başladı ve bu hafta sonu satranç turnuvası var bakalım ne olacak..
***
İki hafta boyunca okulun bahçesinde beden öğretmenin çalıştırdığı öğrencileri izledi durdu okul çıkışında ,okul evimize çok yakın zaten, sonrasında da "anne bende çalışmalara katılıyorum" deyip üç gün boyunca onlarla birlikte çalıştı ve şimdi düzenli kursa gidiyor meğer gidip kendini yazdırmuş kursa ve kurs valeybol kursu imiş...
*****
Enes'le problerimiz bu sırada çok fazla bugün üç gün oldu konuşmuyorum onunda özür dileme gibi bir derdi yok..Çok üzdü beni geçen akşam çokkk:( Bana hiç haketmediğim sözler sarfetti ki beni çok kırdı beynimden vurulmuşa döndüm:( Nasıl başedicem nasıl geçicek bu zorlu süreç hiç bilmiyorum...hergün evde tartışma hiç sabırlı değilim o bana sesini yükselttikçe bende yükseltiyorum ,o daha fazla ardından ben daha fazla... Sonradan çok üzülüyorum biliyorum ki oda üzülüyor ama dengeyi kuramıyoruz bir türlü...Bana çok işi düşüyor bunun farkındayım ama bende iyi değilim benimde dengem bozuk,maalesef hiç bir şey güllük gülistanlık olmuyor olamıyor...Dün eve geldiğinde selam verdi selamını bile almadım ,konuşmaya çabalıyor artık dedim içimden ama dün gece yine tartıştık...Ne zor bir dönemmiş bu ergenlik,geçmiyor ya bitmiyor bir türlü ne zaman düzelicek ne zaman ana- oğul olabilecez yeniden,ne zaman tartışmadan bağırmadan bir gecemiz sakin geçicek...Rabbim yardımcımız olsun...

22 Ekim 2008

Uluslararası Arkadaşlık Ödülü / Friendship Around The World Award


Sevgili arkadaşlarım Zülbiye , Ayşe , Şirin , Annecik, Emine , Siyap , Aslı , Zehra beni bu güzel ödüle layık bulmuşlar çok sevindim, ilk önce Zülbiye'de gördüm daha sonra Ayşe ve Şirin derken bir baktım ki sekiz arkadaşım beni bu ödüle layık görmüşler ayrı ayrı herbirinize çok teşekkür ederim..
***
Ödülün amacı arkadaş listemizdeki bloggerları dünya çapında tanıtabilmek.Ödül alıcı tarafından devrediliyor. Her seferinde farklı isimler söylenmeli ki ödül sürekli aynı kişiler arasında dönüp durmasın, zincirin büyümesi için sizi seçen kişiden bir fazla kişiye göndermeniz gerekiyormuş,tabii ben sekiz arkadaştan ödülü aldığım için çok kalabalık bir liste olacağından ilk Zülbiye'de görüğüm için onun listesindeki kişilerden bir fazlasını yazıyorum...Karar vermekte zorlanacağım kesin fakat tek tek tüm listemdeki arkadaşlarımı dolaştım ödül almamış arkadaşları belirlemeye çalışacağım,kusurum olursa da affola...
***
Blog arkadaşlıkları benim için çok önemli oldu her birinizi uğrayamadığım zamanlarda merak eder oldum,sizleri görmesemde seviyorum sıcacık arkadaşlıklarımızı günün birinde inş reele taşırız...Sizleri seviyorummmmmmmmmmmmmm....
***
Şimdi de bu ödülü devr ettiğim arkadaşlarım:

21 Ekim 2008

Görsel DNA testi

Sevgili arkadaşım Şirin beni sobelemişti bir zamanlar,çok teşekkür ediyorum canım, bana çıkan sonuçları aşağıdaki resimlerde olduğu buyrun bakalım ben kimmişim :D
sonuçlar aşağı yukarı beni yansıtıyor ...








Bende eğer kabul ederlerse sevgili arkadaşım biricik dostum Selma'yı ,eltim Şengül'ü ve çiçeği burnunda gelin adayımız Ceyda'yı sobeliyorum...
TESTİN YAPILDIĞI ADRES:http://www.visulog.com/Default.aspx

16 Ekim 2008

Kötü günlerin sonu mutluluk...

Aylardır çekilen üzüntüler son buldu çok şükür...İçimde ki sevinç kelimelere nasıl dökülür nasıl anlatılır bilemiyorum açıkçası,Rabbim herkese bu duyguyu yaşatsın tek bildiğim çok mutluyum...
Babam benim devrilmeyen koca çınarım yendi hastalığını çok şükür Rabbimin büyüklüğüne bir kez daha şahit olduk hastalığı verdiği gibi almasını da bildi,ki en başta ben hiçn inanmıyordum iyi olacağına kendimi inandırmak istesemde başarılı olamıyordum bu konuda...Ama oldu işte ciğerindeki kitleden eser kalmamış kitle yok olumuş çok şükür çok şükür binlerce kere şükürler olsun Allahıma..Bir hafta sonra tüm vucutta yapılacak olan taramadan sonra inş yine böyle yüzümüz gülecek şimdi buna inanıyorum işte...

İki aydır ilk kez dün yüzünün güldüğünü gördüm bu ne güzel bir duygudur yarabbim,saçlar dökülmüş, zayıflamış karşımda farklı bir babam var fakat atlattı ya bunlarda geçici rahatsızlıklar ve yine eski babam olucak karşımda inş...
Bababam normalde iki kişi konuşurken yanında "ssssssssss" der anlamıda susun demek :D durup duruken ,özellikle bizi kızdırmak için yapardı eskiden,son üç aydır hiç yapmamıştı,dün kızkardeşimle konuşuyoruz yanında, başladı "ssssssssss" yapmaya,güya bizi kızdıracak "yarabbim şükürler olsun sana,yap baba yapp istediğin kadar yap kızmıcam artık sana" dedim nasıl gülüyor canım ya,Rabbim kimseyi canları ile imtihan eylemesin..

Babamın çok kötü olduğu günlerde aşağıdaki satırları karalamıştım o duygu yoğunluğu ile bir yandan ağlıyordum,Rabbim o günlere döndürmesin...

Güzel günlere dönmeyi beklemek,
Hep umud etmek,
Belki neden olmasın demek,
Beklemek, beklemek ,beklemek.
Olmayacağını bilerek beklemek,
Karşında eridiğini hissederek beklemek,
Neler olacağını bilmeden beklemek,
Canını canına vermeyi istemek,
Elinden bişey gelmediğini görmek,
Kahrolmak,çıldırmak,haykırmak,
Çaresizce beklemek.
O cansız, ağrı çeken gözlerinin içine bakarak,
SENİ SEVİYORUM diyebilmek.
Sırtımı dayadığım devrilmeyen çınarım,
Ne olur bu bekleyişte hüsrana uğratma,
Yeniden canlan,hep yanıbaşımda ol.
Sakın ha sakın vazgeçme!
Seni bekleyenlerin seni ne çok sevdiğini unutma!

13 Ekim 2008

Ailece Oynanan Oyun,Acılı Domates Sosu

Ömer'in bayram harçılıklarının bir kısmı ile takva yarışı isimli oyunu aldık,oyunun amacı dinimizin öngördüğü ibadetleri ve iyi davranışları sevdirmek,öğretmek aynı zamanda kötü davranışlardan uzak durmasını sağlıyacak bir oyun.Ömer çok istekli oynuyor bayramdan bu yana hergün mutlaka bir kez oynanıyor hatta beni ve babasınıda zorluyor birlikte oynamak için abisi ve ben zaten oynuyoruz her istediğinde olmasa bile ona eşlik ediyoruz banada Enese'de zevkli geldi oyuna katılıyoruz...Asıl mesele babamızın da Ömer'in ısrarlarına dayanamaması karşısında ailecek bir oyunda bir araya gelmemizdi :D Çünkü Babamız top dışında Ömer'le hiç bir oyunda oynamaz.Ömer'in çok hoşuna gitti bu durum babasına:"babacım ne güzel ailece oyun oynuyoruz çok zevkli dimi baba" diyerek oyun boyunca babsının ilgisini çekmeye çalıştı durdu...
Kuzenleri ile oyunu oynarken,arada abisinide yanlarına çağırıp işin içinden çıkmadığı durumlarda hakem olmasını sağladı :)

Annemlerin bahçesinden toplanmış nar ve kış armudu,narı çok sevrim ki Ömer'de çok seviyor ama ona narları temizleyip verme kısmından hoşlanmıyorum,tembel anne oluyorum galiba,ama mecburen temizliyorum çünkü kendi uğraşmayı sevmiyor beyefendi...



Annesi oğluşunu yıkar, Ömer'de tv keyfi yaparken annesinin temizlediği narları mideye indirirken :d

En çok istediğim şeylerden biri uyumadan önce kitap okuma alışkanlığı kazanması,ama Ömer ısrarla kaçıyor bu durumdan, tabi yine çoğu zaman galip gelen ben oluyorum...





Şimdi de yapmış olduğum acılı domates sosunun tarifini vericem,belki yapmak isteyen olur.Kısırın ,kuru fasulyenin yanında özellikle çok güzel gidiyor...
Bir kilo domates
Bir çay bardağı sirke
Bir çay bardağı sıvı yağ
sarımsak,tuz,
acı süs biber(acı sevme ye bağlı olarak göz kararı)
Kırmızı biber(göz kararı)
domatesler,sarımsak,acı biber robottan geçirilerek kaynatılır,domatesler suyunu çekene kadar pişirlir,tuz ilave edilir.Ayrıca küp küp doğranan kırmızı biberler kaynayan domatesin içine eklenir,bir iki taşım kaynatılır,sıcak sıcak kavnozlara dökülüp kavonozlar tes çevrilir soğumaya bırakılır...
afiyet olsun
ben on beş kilo domatese yarım kilo acı biber,üç kilo kırmızı biber koydum..

5 Ekim 2008

Sobe ve ortaya karışık...

Sevgili arkadaşım Zehra sobeledi beni, çok teşekkürler canım.Şimdi sobe cevaplarını verme zamanı haydi bakalım hep birlikte beni daha yakından tanımaya ne dersiniz :)

İsminiz?
Mukadder.

Nerelisiniz?
Aslında okadar karışık ki ben bile çözemedim yıllardır, bakalım siz çözebilecekmisiniz:D
Babamın babası dedem on üç yaşında Rize'den İzmit'e gelmiş burada büyümüş evlenmiş babaannemde Rize'li fakat oda İzmit'in Yuvacık Beldesinde doğup büyümüş,dolayısı ile babamda burada doğup büyümüş...Anneme gelince;annemin babası dedem,Yugoslavya göçmeni,anneannem Yunanistan göçmeni fakat annemde İzmit'in Karamürsel ilçesinde doğup büyümüş...

Velhasılı bende İzmit doğumlu olup karedenizli mi, yoksa boşnak mı oluyorum, yoksa hiçbiri mi orası muamma :D

aslında melezim galiba ...

aaaaaa bu arada eşimide söyliyeyim oda Bulgaristan göçmeni benim kafam çok karışık ben nereliyim yavvvvv :P
Bu sorunun cevabını da benim kadar uzun yazan var mı acaba merak ettim şimdi:D

Yaşadığınız yer?
İzmit.

Mesleğiniz?
Aslında dikiş öğretmeniyim,fakat yıllar evvel ücra bir köyde görev verildiğinden ve hafta içi o köyde kalmam gerektiği için babamda izin vermemişti orada çalışmama ve öylece kaldı yapamadım yani...Şimdi ise ev hanımıyım.

Hobileriniz?
Hobi mi değil mi bilemicem ama sevdğim şeyler;bilgisayar başında vakit geçirmek,hergün bilgisayarla ilgili yeni bir şey keşfetmek ve onları öğrenmek, kitap okumak,dikiş dikmeyi ve örgü örmeyide çok severim,alışveriş yapmak ve sevdiğim arkadaşlarımla gezmek...

Evlimisiniz?
Evet on altı yıldır evliyim...

Kaç çocuğunuz var?
İki oğlum var...

En sevdiğiniz yemek?
Hiç yemek ayrımı yapmam,ciğer ve işkembe çorbası asla yemem bunun dışında her şeyi çok severim belli olmuyor mu halimden:D

Sevdiğiniz müzik türü?
Klasik tabirle kulağa hoş gelen her müziği dinlerim ama arabesk hariç hee birde caz tabi ...

Nerelere gitmek istersiniz?
İlk önce Karedenizlik varya hani köklerimde o yüzden orayı görmeyi çok istiyorum,sonra doğu bölgelerinide görmeyi istiyorum,aslında ülkemin her yerini çok görmeyi istiyorum,yurt dışında görmeyi istediğim bir yer yok...

Bende bu sobeyi eğer kabul ederlerse Betül,Özlem, Emine,Yaren ve Nino ya paslıyorum...

*****
Babam çok şükür daha iyi azda olsa yemek yemeye başladı ve konuşabiliyor da artık çok şükür gözleride canlı bakıyor,halen hastahanede fakat günden güne iyi oluyor ,kan değerleri çok düşüktü ve yavaş yavaş yükseliyor inşallah her şey yoluna girer ve eski sağlığına geri döner...

*****
Bayram da genellikle Hastanedeydim sadece bir kaç büyüğümü ziyerete gittim,geri kalanlar ise affetsinler moral bozuk olunca bişey yapasım yoktu maalesef..

Bayramın ikinci gününden bu yana Ömer'de karın ağrısı var, ilk gece acildeydik tüm tetkikler yapıldı fiziksel hiç bir şeyi yok,ancak ağrı başladığı anda ağlamaya başlıyor gerçekten bir şeyi var sanki ama fiziksel bir sorunu yok hemen "şurup ver anne" diye yalvarıyor içi dışı ağrı kesici şurup oldu :( İşin enterasını "karnımı ov anne" diye yalvarıyor elim karnında olduğu sürece ağrı yok elimi çektiğm anda başlıyor ağlamaya "karnım da karnım".Dün gece yine "karnım ağrıyor" diye ağlamaya başladı ve "şurup ver anne" deyince "şurup yok oğlum artık yeter" dedim biraz sesimi yükselterek ve elimide istemeden uyudu ve bugün bu saat oldu çok şükür ağrıyor demedi...İnşallah kortuğum başıma gelmemiştir, pisikolojik gibi görünüyor...


dipnot*Babam bugün hastahaneden çıktı çok şükür şimdi haberini aldım çok sevindimmmmmmmmmmm....

29 Eylül 2008

Buruk Bir Bayram


Bu günlerde çok doluyum,hüzün,üzüntü karma karışık duygular içinde bir bayrama giriyorum(z).
Babam,sırtımı dayadığım ağacım,bitanem hastanede yatıyor bir haftadır ve onun cansız bakışlarını,zor çıkan sesiyle konuşmaya çalışmasına dayanamıyorum...O hali ile bile bana "sen neden durgunsun?Her şey yolunda mı?Moralin neden bozuk senin" diye düşünen bir babam var benim...Rabbim kimseye canlarının hastalığı ile imtihan eylemesin...

İlk defa bir bayramda annemlerin evi boş bomboş olucak kardeşlerim olsada babamın annemin yokluğunda bir bayram nasıl geçecek bilmiyorum,Baklavayı çok seven babam bu bayram baklava yiyemiyecek ki su bile içemiyor,her bayram annem gece geç şerbetlerdi baklavayı ama annem sabah kalktığında baklavanın yarısı bitmiş olurdu,tatlı tatlı didişirlerdi her bayram sabahı...Az evvel ben şerbetledim onların baklavasını yine içim el vermedi baklavasız bir bayram geçirmlerine evleri boş olsada :( Rabbim onların yokluğunu göstermesin...

Yüreğinize damla damla umut, günlerinize bin tatlı mutluluk dolsun. Sevdikleriniz hep yanınızda olsun, yüzünüz ve gülüşünüz hiç solmasın. Bayramınız mübarek olsun...


Mutlu Bayramlar...

24 Eylül 2008

Blogum bir yaşında,son gelişmeler



Bu gun blogda yazmaya başlayalı tam bir yıl oldu,startı bu yazıyla vermiştim nede çok heyecanlıydım,yapabilecekmiydim duygularımı yaşanananları yazıya dökebilecekmiyim korkuları ile başladım bir yıl oldu bile...

Net dünyasında ilk tanıştığım forum olan bebişler de oğlumun güncesini tutuyordum,orada tanıştığım sevgili edacım sayesinde bir çok arkadaşım gibi bende blog sahibi oldum,fakat orada hiç bişey yapmadım sadece bebişlerdeki yazdıklarımı kopyala yapıştır yaptım ve hiç cazip gelmiyordu o dönem blog olayı.Daha sonraları ilgi ile takip ettiğim ayşemin bloguna yorum yazmak istedim fakat bir türlü yazamıyordum, şimdi aklıma geldikçe gülüyorum :) Ayşe'mden yardım istedim oda saolsun bana şu anda ki kullandığım blog adresini aldı ve sadece Ayşe'ye yorum yazmaya başladım.Sonraları yine Ayşe'min desteği ile "sen neden yazmıyorusun,sende yazabilirisin" şeklindeki telkinleri ile denemekten zarar gelmeyeceğini olmazsa bırakırım düşüncesi ile başladım yazmaya.İlk yorumları bekleyişim,neden kimse yazmıyor diye pes etmiştim ilk günden meğerse yorumlara onay vermem gerekliymiş bunuda kendi çabamla bulunca bir baktım ki Ayşem den yorum var,sonrasında şimdilerde blog yazmayan yine bebişlerden tanıdığım Ayşe'nin, aysunun ,kızkardeşimin arkadaşının tesadüfen benim blogumu görmesi ve yine ilk yorum yazanlardan biri olan serpil, birannenurgul ,yarenin yorumlarını görmek süperdi benim için...Tabi sonraları bende başladım arkadaşlarımın linklerinde gördüğüm ilgimi çeken bloglara yazmaya ve bana geri dönşülerle kocaman bir aile gibi olduk.Her yayınladığım postta kaç yorum olmuş kaç kişi yazmış diyerek günde kaç kez pc başına geçerdim meraktan benide okuyan var mı acaba diye:) İki,beş,on ,yirmi,otuz,hatta ve hatta elli yorumu görmek benim için ulaşılmaz bir şeyken şimdi bu kadar yorumların gelmesi beni çok sevindiriyor.Her yazdığım yazıyı önce canım arkadaşım selmaya okutup onun yorumunu alınca rahatlıyordum ki halen öyle,acab abartı var mı, yazım düzgün mü,yanlışlıklarım var mı gibi sorularla hâlen başını şişirirm canım arkadaşımın,çünkü kelimlerle aram pek iyi değildir olanları düzgün bir biçimde ve okuyanları sıkmadan yazabilmeyi çok isterim ama elimden gelen ancak bu kadarı ve beni bu şekilde sevenlerde olduğu için çok mutluyum ayrıca çok sevdim bu blog arkadaşlığını blogta yazmayı,en azından oğlum büyüdüğünde neler yapmış neler söylemiş kendisi de okuyabilecek buda sevindirici olan diğer bir yanı tabi..

Neyse efenimm ben hepinizi çok seviyorummmmmmmmm,ömrüm yettiğince blog camiasında bende varım....

*******

Gelelim Ömer'in öğretmen meselesine,geçen hafta toplantı yaptı sözde öğretmenimiz ilk cümlesi"geçen hafta olan olaylardan dolayı özür diliyorum fakat kendimi suçlu görmüyorum" diyerek söze başladı, "beni bu okuldan kimse gönderemez, ben bu sınıfa bayılmıyorum" diyerek de açıkçası bizi tehdit etti,sürekli çocuklarımızı aşağıladı,geçen seneki öğretmenimizle mukayeseler yaptı durdu.Sonra yapacakalarından bahsetti,eğitim sistemini anlattı ,bizlerden neler istediğini söyledi, sabırla söz almayı bekledim sonra "şikayetlerinizi dinleyebilirim konuşacaklarınız varsa dinlerim" dediği anda bir arkadaş oğlunun geçen yıl ateşli oldu hallerde bile okula istekle geldiğini bu yılsa okula gelmek istemediğini söyleyince öğretmen hanım müsvettesi diyecem izninizle,o korkunun sebebini bulmak lazım dedği anda dayanamadım daha fazla ve söz aldım ve gayet sakin bir şekilde sebebin kendisi olduğunu çocukları çok korkuttuğunu şiddetle hiç bir şey elde edemiyeceğini aksine başarısızlığın ve ruhsal durumu bozuk bir çok çocuğun sebebinin kendisi olacağını söyledim,tabi arkadaşlarda bana destek çıktı he bu arada bazı veliler "döveceksiniz tabi hakederlerse döversiniz" demesi beni çıldırttı,"ben dövmüyorsam bir Allahın kuluda oğlumu dövemez" dedim," tabiki disiplin şart dinlemedikleri takdirde cezada verisiniz bağırısınızda ama şiddet ve hakaret yapamazsınız" deyince " ben şiddet uygulamıyorum" dedi,"tokat atmak şidet değil mi" dediğimde aldığım cevap dahada kötüydü "ben oğlumuda dövüyorum hakedenide döverim" dedi yüzsüzce ve "tamam ben çocuklarınızla uğraşmıyorum ne halleri varsa görsünler "dedi ve sınıfı terketti...

Bizde ardından yine müdüre çıktık bir hafta bekleyelim dedi tamam bekleyelim dedik,dün müdürle görüştüğümde hiç bir şey yapmayacağını anlamış oldum maalesef..

Bir hafta boyunca ders yapmadılar gibi birşey,öğleden sonraları beden dersi yaptı dört gün boyunca...

Hareketlerinde düzelme olduğunu sanıyordum ki yanıldığımı dün maalesef anladım,çocukları çok korkuttuğu için sınıfta olanları söylemiyorlar ,maalesef bazı çocuklardan duyduğum kadarı ile Ömer'e takmış durumda,eksik yazdığı harflerde,yanlış okuduğu her şeyde kafasına kitapla vuruyor ve çok bağırıyormuş ama bunu Ömer söylemiyor sadece bağırdığını söylüyor..

İki haftada ömrümden iki yıl geçmiş gibi,gerekli yerlere başvuralarımızı yaptık imza toplama aşamasındayız,eğer ki öğretmen gönderilmezse karar verdik Ömer'i okuldan alıcaz...

15 Eylül 2008

Kötü Başlangıç

Eğitim-Öğretim yılı başladı geçen hafta herkese hayırlı olsun ,ama bizim için pek hayırlı olduğu söylenemez maalesef :(
Ömer Talha'dan bahsediyorum bu yıl ikinci sınıf oldu ve geçen yıl ki öğretmenimiz mecburiyetten emekli oldu biz bunu sene sonundan itibaren biliyorduk fakat öğretmenimizi sözleşmeli görev yapmak üzere geri getirebiliriz belki diyede çok üzülmemiştik.
Neyse büyük bir heyecanla pazartesi günü okula gittiğimizde yeni öğretmenimizi haliyle öğrenciler kadar bizde merak ediyorduk veliler olarak,dışarıda tören sırasında çocukların yanında yoktu bizde törenden sonra sınıfa girdik çocuklarla birlikte bekledik,sınıfa bir bayan öğretmen geldi ve bize hiç bir şey demeden sınıfı boşaltmamızı söyledi,çıktık dışarıya ama yaptığının doğru olmadığını sesli bir şekilde herkes kendine yakın hissettiği kişiye söylüyordu,bana göre de en azından kendini tanıtıp bizi dışarı çıkarması gerekir diye düşündürdü,yanlışmıyım bilmiyorum ama bana göre öyle...

Tabi bekledik tenefüs olmasını ve Ömer'e sorduğumda "nasıl geçti öğretmeninizle ilk dersiniz "dediğimde ben Nafiye öğretmenimi geri istiyorum dedi ağlamaklı bir ifadeyle,bu öğretmen çok sinirli çok bağırıyor diyede ekledi ki baktım ki tüm çocuklar aynı şeyleri söylüyor.Tabi ki Ömeri sakinleştirdim.
Öğle tatilinde sınıfı temizlemek için sınıfa gittiğimde oradaki bir kaç veliden öğretmenin çocuklar üzerinde çok fazla şiddet içeren sözler sarfettiğini duydum ki kanım dondu sanki o anda :(
bir kaç sözünden örnek ve bu sözler daha ilk üç ders içinde söylenen sözler...
"birbinizin eşyasını habersiz alırsanız parmakalrınızın ucundan bıçakla keserim" heleki bu laf yenir yutulur cinsten değil bana göre,bir eğitimcinin bir öğretmenin daha ana kuzusu olan yavrulara bu sözü tanıştığı ilk derslerde söylemesini kaldıramadım ben ve benim gibi düşünen en az on beş veli dahası"ağzınıza çakarım,kemiklerinizi kırarım,gözlerinizi oyarım,saçlarınızdan camdan aşağı sarkıtırm sizi" gibi ağıza alınmıyacak cümlelerle kendini saydırmak istemesi ancak hasta ruhlu bir insana ait kelimeler diye düşünüyorum..

Akşama Ömer eve gelince bunların tekrar ettiğini söylemesi ve ogün içinde üç çocuğu tokatlaması ve kulaklarını çekmesi karşısında,benim çocuğuma yapılmamış olsada bu duruma kayıtsız kalamadım ve yedi sekiz arkadaşla birlikte ikinci gün sabahında müdür beye çıktık şikayetimizi dile gitirdik ve çok şaşırdı "iki yıldır okulumuzda sözleşmeli bir öğretmen olduğu çok iyi bir kişi olduğunu bu tür şikayetlerle ilk kez karşılaştığını" falan söyledi ve öğretmenle konuşacağını söyledi.İçimiz hiç rahat değildi tabiki bende okul aile birliğinde olmamın rahatlığı işle sürekli okuldaydım ve müdürün konuşmasının hiçbir şeyi etkilmediğini gördüm maalesef ,ilk günki kadar yoğun olmasada aynı şekilde davranışlarda bulunmaya devam etti,her gün mutlaka iki üç çocuk tokat yedi,kafalarına pet şişe ile vuruldu kulak çekmeler ve tehditlerde cabası...

Üçüncü günde ilçe milli eğitim müdürüne çıktık,asıl gayemiz eski öğretmenimizi geri getirebilmekti,kimsenin ekmeği ile oynamak gibi bir derdimiz olmadığını da üstüne basa basa belirtik hem kendi müdürümüze hem ilçe milii eğitim müdürüne...Milli eğitim müdürü"altı yıldır burada görevde olduğunu ama şimdiye kadar hiç bir emekli öğretmenle sözleşme yapmadıklarını ,açıkta bekleyen binlerce genç öğretmenin olduğunu bunu yaprsa onlara karşı haksızlık olacağın"ı söyledi ki sözlerine hak vermemek mümkün değil.bu konudaki ümidimizide yitirmiş olduk ama yeni öğretmenimiz hakkındaki şikayetlerimizi dile getirince presedüre göre haraket edeceğini,önce müdür beyle konuşacağını gerekirse öğretmenle konuşacağını bunlarda kafi gelmezse görevden alınacağını söyledi..

Ömer çok etkilnemiş ki gece uykusunda "ağlıyor ben çok korkuyorum,nafiye öğretmenim geri gelsin yeni öğretmenimiz çok bağırıyor"yavrum ne kadar kokrmuş ki rüyasında sayıklıyor zor sakinleştiridim o gece oğluşumu..

Bizim okul müdürümüzünde cuma günü söylediğine göre" iki kez uyarı aldı üçüncü uyarıda sözleşmenin fesh edileceği"
Öğretmenle muhattap olmadık ki önceki öğretmenimizi geri getirebiliriz umudu vardı içimizde oda olmadı:( Cuma günü Ömer'de nasibini aldı ve kulağı kızarmış bir şekilde yanıma geldi okul aile birliği odasına ağladı ağlayacak yinede öğretmene karşı hiç bir kötü söz söylemiyorum yanında yatıştırmaya çalıştım "yapmasaydın oğlum dedim hareketlerine dikkat et öğretmenini dinle kulağını çekmesin öğretmenin" dedim demek zorundaydım,eğerki" ayy ne oldu sana kulağın neden bu kadar kızarmış desem çok ağlayacak susturmam zorlaşıcak öğretmene daha bir kinlenicekti,doğru mu yanlış mı tartışılır..

Bugün öğlende toplantımız var tabiri caizse dananın kuyruğu kopacak...
****

Büyük oğluma Enes'e gelince çok zor karar verme aşamasından sonra hiç istemediğim bir düz liseye kaydını yaptırdık ve oda okuluna gidip geliyor.bu lise hakkındada hiç iyişeyler duymadım ama çevremizde gönderilecek en düzgün liselerden biri olduğunu öğrendik uzun araştırmalarımız sonucu,iki liseden bahsettiler bize biri evimeze yakın olan şimdi gittiği lise diğeri çarşıda merkezde olan birlise araba ile yarım sattlik bir mesefade.Eşimin işyerine yakınlığı evimize yakınlığını göz önüne alarak burayı tercih ettik etmek zorunda kaldık,seneekler kısıtlı olunca,geçiş dönminde çok korkuyorum açıkçası değişmesinden kötü arkadaşala uymasından,Rabbim yardımcısı olsun..

4 Eylül 2008

Yaş otuz beş yolun yarısı

Otuz beş yıl önce bugün annesinin dediğine göre “akşam ile yatsı ezanı arasında” dünyaya gözlerini açan şahsiyet yine şairin demesine göre yolu yarılamış bulunmakta…Tabiî ki şaire göre öyledir,doğum günü çocuğuna soracak olsanız daha on yedisi bitmekte on sekizinden gün almakta hissetmekte केंदिनी।



Koskoca otuz beş yıl acısı tatlısı ile geride kalmıştır, fakat doğum günü çocuğu hiçbir şey anlamamıştır bu otuz beş yıldan, belki otuz beş yıl daha yaşasa bile yinede hiçbir şey anlamayacaktır…

Çocukluk dönemine ait çok güzel anıları olan bu doğum günü çocuğu, özellikle babası ile oynadığı oyunları hiç unutamıyor, belkide bu yüzdendir ki babasına ayrı bir düşkündür bu çocuk…Yine evinde babasının her gece sesli kitap okuması sonucu kitap okumayı sevmesini de babasına borçludur…

İlkokulda başarılı bir öğrencidir,yoksulluk günlerinde dahi babası tüm çocuklarına yaptığı gibi kızının da hiçbir şeyini eksik etmemiştir..
Anne ve babasının ,onunla konuşmamasını göze alarak kızını ortaokula yazdırır o müthiş baba.Doğum günü çocuğu babasını memnun ederek ortaokulu tek dersten bütünlemeye kalsa da bitirir.Fakat “ben okula gitmek istemiyorum “ diyerek babasını hayal kırıklığına uğratır ve babası da anlayış gösterir kızının bu isteğine.bilse ki kızı eğitim-öğretim yılı başladığı anda pişman olmuş fakata babasına hiçbir şey dememişतीर


Bu dönmede doğum günü çocuğunun annesi devreye girer ve kızını iki yıl dikiş kursuna bir yılda makine nakış kursuna göndererek el becerileri kazanmasına sebep olur düşünceli anne…

Bu arada babasının kızını okutabilme isteği devam etmekte en azından liseyi dışarıdan bitirebilmesi için kızını ikna etmeye çalışmaktadır .Fakat doğum günü çocuğu buna cesaret edemez…

Görücü usulu ile on sekizinde evlenir doğum günü çocuğu,yakışıklı mı yakışıklı iki oğlu olur bu evlilikten.

Kız kardeşi ve babasının desteği ile eşinin tüm karşı çıkmalarına rağmen ortaokuldan kalan tek derisini vererek açık liseye kaydını yaptırır.İki çocuklu bir anne aynı zamanda bir öğrencidir artık…

Bir müddet başkalarına dikiş diker harçlığını kazanır daha sonraları Avon’da temsilci olur ve takım öncüsü olarak kendi gurubunu kurup azda olsa para kazanmak ,eşine bağımlı olmamak çok hoşuna gider.Biraz ileriye giderek Amway ve Tappırwer işlerinide dener fakat onları uzun süre sürdüremez.Ayrıca siyasi bir partide beş yıldır kadın kollarında gönüllü olarak çalışmaktadır.bu arada bilgisayar kursuna giderek sertifikasını alır.Bütün bunları yaparken eşi sürekli yoluna köstek olmakta,fakat doğum günü çocuğu buna aldırmamakta ve bildiğini okumaktadır…
Kısmetse bir dönem sonra lise diploması elinde olacak olan doğum günü çocuğunun çok arzuladığı üniversite hayalleri gerçek olur inş.Şu sıra yine dikiş dikmeye başlamakta,gönlünde yatan kendi atölyesini kurmayı da çok istemektedir…

Doğum günü çocuğunu az da olsa tanıdınız,hakkında ne düşünüldüğünü bilmek istemektedir çok sevdiği arkadaşları tarafından…